Avrupa Avrupa Dediğimiz

15 Nisan 2009 Çarşamba

BULGARISTAN TURKLERINE TARIHSEL VE GUNCEL BAKIS

BULGARISTAN TURKLERINE TARIHSEL VE GUNCEL BAKIS

HISTORICAL & CURRENT VIEW TO THE TURKS OF BULGARIA

Kader Ozlem

Ozet: Osmanli Devleti’nin Balkanlar’dan cekilisiyle birlikte geride onemli oranda bir Turk azinlik kalmisti. Bulgaristan’daki Turk azinligin haklari ikili ve cok tarafli antlasmalarla guvence altina alinmissa da, 1877–1878 Osmanli-Rus Savasi ile baslayan ve 1989’da Bulgaristan’daki sosyalist sistemin yikilisina kadar gecen sure zarfinda ulkedeki Turk azinliga yonelik cesitli asimilasyon politikalari uygulanmis ve Turk nufus goce zorlanmistir. Soguk savas doneminin bitimiyle birlikte Bulgaristan’da bir donusum sureci gerceklesmistir. Bu surecte, Bulgaristan’da demokratik sistem tesis edilmis ve Turk azinlik Bulgaristan siyasi yasamina girmistir. Bulgaristan Turkleri ulke siyasetinde kilit konumuna gelirlerken; gecen 20 yila karsin Turk azinligin sorunlari genel anlamda cozulememistir. Calismanin amaci, Bulgaristan’daki Turk azinligin durumunu tarihsel ve guncel bir perspektiften ele almaktir.

Anahtar Kelimeler: Bulgaristan, Turk Azinlik, Goc, Asimilasyon, Sorunlar.

Abstract: By the falling back of Ottoman Empire from Balkans, there stayed an important populated Turkish minority rearward. Even if the rights of Turkish minority in Bulgaria had been guaranteed by bilateral and multilateral treaties, various assimilation policies aimed at Turkish minority were applied during the time, starting from Ottoman-Russia War (1877-1878) and lasting to the collapse of socialist system in Bulgaria in 1989 and also Turkish population was forced to immigration. A transformation process has become true in Bulgaria by the end of Cold War period. In this process, the democratic system has been established in Bulgaria and Turkish minority has entered the political life of the country. Whereas Turks of Bulgaria has become a lock position in that country’s politics; in spite of passing 20 years, the problems of Turkish minority have not been able to solve yet in general meaning. The purpose of this article is to examine the situation Turkish minority in Bulgaria from historical and actual perspective.

Keywords: Bulgaria, Turkish Minority, Immigration, Assimilation, Problems.

Tarihsel Alt Yapi
Osmanli Devleti’nin bolgesel bir guc olmaktan cikip cihan devleti olma stratejisindeki en onemli parametreyi Balkan cografyasi olusturmaktaydi. Devlet otoritesinin bolgedeki etkisinin ve kaliciliginin sistematik olarak gerceklesecek bir Iskân Siyaseti’nin varligina bagli olmasi, Anadolu’dan Rumeli’ye kitlesel goc hareketlerinin temelini olusturmustu. Bu siyaset sayesinde bolgedeki demografik dengeler Turk ve Musluman unsurlarin lehine cevrilirken; Bulgaristan ornekleminde de ayni sonucla karsilasilmaktadir..
Balkanlarin Osmanli Devleti’nin elinden cikmasiyla bolgedeki Evlad-i Fatihân’lar bulunduklari topraklarda azinlik durumuna dusmuslerdi. 1878 Berlin Antlasmasi ile Bulgaristan’daki Turkler de ayni kaderi yasamislar ve bir zamanlar yonettikleri topraklarda azinlik grubu olmuslardi. Bulgaristan Turkleri icin 1878’den gunumuze gelinen surecte degismeyen tek olgu goc ve asimilasyon olmustur.

Tarihsel surec icerisinde Bulgaristan Turklerini 4 ana grupta toplamak mumkundur:
— Bulgar Prensligi Doneminde Bulgaristan Turkleri (1877–1908)
— Krallik ve Cesitli Parti Iktidarlari Doneminde Bulgaristan Turkleri (1908–1944)
— Komunist Yonetim Doneminde Bulgaristan Turkleri (1944–1989)
— Demokratik Donemde Bulgaristan Turkleri (1989-…)

93 Harbi’nde Ruslarla birlikte hareket eden Bulgarlar, savas sonrasinda imzalanan Berlin Antlasmasi ile birlikte ozerk bir prenslik haline gelirken; bu tarihten itibaren Balkanlarda Rusya’nin uydusu haline gelmis ve Panslavizm’in en hararetli savunucusu olmustur.
“Irklar ve Yok Etme Savasi” olarak da nitelenen 1877-78 Osmanli-Rus Savasi, McCarthy’nin tespitlerine gore, 1.253.500 kisiyi muhacir durumuna dusurmustur. Bunun yani sira, cok sayida Turk ve Musluman sivil, cesitli katliamlarin hedefi haline gelmis ve 93 Harbi esnasinda Balkanlar’daki Turk-Islam kultur mirasinda onemli tahribatlar olusmustur. 93 Harbi sonrasinda gerceklesen goc ile birlikte Bulgaristan Turklerinin ileri gelenlerinin, aydin ve zengin kesiminin Anadolu topraklarina goc etmesi, geride cahil ve fakir bir Turk koylu nufusu birakmistir. Bu gelismenin dogal bir sonucu olarak, Bulgaristan Turkleri bassiz bir govde olarak hareket etmek zorunda kalmisti. Berlin Antlasmasi Bulgar Prensligi’nin tescili olurken; soz konusu antlasma iceriginde ulkedeki azinligi tanimlamaya yonelik “Turk” ifadesinin kullanildigi gorulmekte ve o donem Bulgaristan Anayasasinda Turklerin tipki Bulgarlar gibi her turlu medeni ve siyasal haktan yararlanmalari ongorulmustur. Ancak antlasma hukumleri sadece kâgit uzerinde kalmistir.

30 yil Osmanli Devleti’ne vergi veren ozerk bir yonetimin ardindan 1908 yilinda bagimsizligini ilan eden Bulgaristan, 1909’da Osmanli yonetimi ile Istanbul’da bir protokol tesis ederek resmen taninmis oluyordu. Soz konusu Protokol ve buna binaen imzalanan Sozlesme Bulgaristan’daki Turk azinligin durumuna yonelik hususlari da icermekteydi. Protokol ile birlikte, Bulgaristan’daki Turk azinligin her turlu medeni ve siyasi haklardan faydalanabilecegi, ayni sekilde hak esitligine, din ve mezhep hurriyetine sahip olabilecegi teyit edilirken; Turklerin okullarini, cami veya mescitlerini koruyup yasatabilecekleri vurgulanmistir. Yine protokol kapsaminda ulke sinirlari icerisindeki Turk-Islam kulturune ait eserler Bulgaristan’in ulusal yetkisi dâhilinde cozebilecegi bir sorun olmaktan cikip Devletler Hukuku ile guvence altina alinmistir. Boylece Osmanli yonetiminin, Bulgaristan’daki Turk azinlik ve Turk- Islam kulturune ait eserler uzerinde hak sahibi oldugu acikliga kavusmustur.

1912–1913 Balkan Savaslari Osmanli Devleti’nin Balkanlar’la toprak sahibi olma baglaminda artik bir baginin kalmadiginin tescili olmus ve bolgedeki Turk nufus acisindan baski, zulum ve goc olgusu yeniden kendisini gostermistir. Savas sonunda Bulgaristan ile imzalanan Istanbul Antlasmasi ile Kircali, Kosukavak, Mestanli gibi nufusunun tamamina yakini Turk olan yerlesim yerleri Bulgaristan’a birakilmistir. Bolge halkinin farkli devletlerin hâkimiyetine olan yabanciligindan dolayi bu donemde isyan ederek tarihteki ilk Turk Cumhuriyeti’ni (Bati Trakya Turk Cumhuriyeti 1913) kurmuslardir.

1. Dunya Savasi’nda ayni tarafta savasan Osmanli Devleti ve Bulgaristan arasindaki iliskiler ulkedeki Turk azinlik uzerinde olumlu etkilere yol acmistir. Savasin sonunda Bulgaristan’in kaybeden bir aktor olarak Neuilly Antlasmasi’ni imzalamasi Turk azinligin durumuna ve haklarina iliskin Bulgaristan’a ayri bir yukumluluk getirmistir.
Neuilly Antlasmasi’nin IV. bolum duzenlemelerine gore;
—Bulgar Devleti din, dil, irk ve milliyet ayrimi gozetmeyecek,
—Topraklarinda yasayan azinliklara tam esitlik saglayacak,
—Bulgaristan’daki azinlik gruplari dini vecibelerini serbestce yerine getirme hurriyetine sahip olurlarken; tipki bir Bulgar fert gibi medeni ve siyasal haklarin kullanilmasi baglaminda ayrima tabi tutulmayacak,
—Azinliklar, devlet memurluguna girebilecekler, istedikleri meslegi veya zanaati secebilecekler,
—Ayrica, azinliklar egitim-ogretim kurumlari, dini ve sosyal kurumlar acabilecekler, bunlari denetleyip yonetebilecekler ve ayni zamanda bu kurum ve kuruluslarda kendi dillerini ozgurce kullanabileceklerdi.

Iki savas arasindaki 20 yillik donem Bulgaristan icin siddet ve darbelerle anilir hale gelmistir. Alexandr Stambolyski zamaninda altin caglarini yasayan Bulgaristan Turkleri, Neuilly, Lozan ve 1925 Turk-Bulgar Dostluk Antlasmalariyla koruma altina alinmislardir. Ancak, Ciftci Partisi’nden sonra iktidara gelen Fasist hukumetler doneminde Turklere yonelik baski unsurlari artmistir. Genel olarak denilebilir ki, farkli sebeplere dayanilarak 1913–1934 yillari arasinda ortalama olarak her yil 10–12 bin Turk Anadolu’ya goc etmistir. Aganoglu’nun tespitlerine gore ise, 1923–1939 yillari arasinda Bulgaristan’dan Anadolu’ya dogru gerceklesen goc hareketine 198.688 kisi katilmis olup, ortalama olarak yil basina 17.000 kisi etmektedir.

Bulgaristan Turklerinin egemenliginde bulunan devlete bagli kalma anlayisinin en somut ornegi, 2. Dunya Savasi esnasinda gorulmustur. “Sivil itaatsizlik” gostermeyen ulkedeki Turk azinlik, Bulgaristan’in savasa girdigi donemlerde Turkler de “ordunun alt kademelerinde” yerini almistir.. Genel anlamda, Turk ve Bulgar halklari arasinda Osmanli doneminden beri dostluk, hosgoru ve baris ortami hâkim olurken; temel sIkinti Bulgaristan’daki siyasi rejimlerden kaynaklanmistir.

1944 yilinda Bulgaristan’da komunist sistemin tesisi ile birlikte ulkedeki Turk azinligin kaderini belirleyen Bulgarlarin milliyetci emelleri ve etnik farkliliklar gibi hususlarin yanina bir de Turkiye ile Bulgaristan arasindaki ideolojik catisma eklenmistir. Komunistlerin iktidardaki ilk on yilinda etnik kimliklerin onemli olmadigi savi on plana cikarken; etnisite disinda oncelikle sosyalist bir sistem ardindan da komunist bir toplumun olusturulmasi isine girisilmistir. Ne var ki, Bulgaristan’da yeni sistemin ilanindan sonra cizilen pembe tablolarin dogru olmadigi anlasilmis ve 1950–51 yilinda ilk buyuk goc hareketi yasanmistir. 10 Agustos 1950’de Bulgar Hukumetinin, Turkiye’den uc ay icerisinde 250.000 Bulgaristan Turkunu gocmen olarak kabul istemesiyle iki ulke arasindaki iliskiler gerilmis ve 1950–51 yillarinda 150.000 kisi Bulgaristan’dan Turkiye’ye goc etmistir.

Nisan 1956’da Todor Jivkov’un Bulgaristan Komunist Partisi (BKP) uzerinde nufuzunu guclendirmesiyle birlikte, 2. Dunya Savasi sonrasinda Bulgaristan’da yurutulmeye calisilan etnik unsurlarin goz ardi edilmesi ilkesi terk edilmis; yerine Turk-Islam karsiti soylemler gundeme gelmis ve Sofya yonetimi ulkedeki Turk azinligi bu soylemlerle asimilasyon politikalarina tabi tutmak istemistir. Bu kapsamda, Jivkov yonetiminin Bulgaristan Turkleri acisindan bir donum noktasi oldugu ileri surulebilir. Bu faktorlerle birlikte ulkedeki Turk azinligin genel durumunda bir degiskenlik ve gerileme soz konusu olmustur. Ornegin, 1946’da cikarilan bir kanunla Turk azinlik okullari ile bunlara bagli butun menkul ve gayrimenkul mallar devletlestirilmistir.. 1951–1952 ders yilinda Turkce okutulan derslerin orani ucte bire indirilmistir, ayni yil azinlik okulu kavrami ortadan kalkarak Turk ve Bulgar okullari birlestirilmeye baslanmistir. Bununla birlikte, 1959’da Turk azinlik okullari tamamen kapatilarak Turkce secmeli ders olarak haftalik 1 saate indirilirken; 1974’te ise bu uygulamaya tamamen son verilmistir.

1956 yilinda Jivkov’un iktidara gelmesiyle birlikte gun isigina cikan asimilasyon hareketleri Aralik 1984-Mart 1985’e kadar sistematik bir sekilde surdurulmus ve bu donemde doruk noktasina ulasmistir. Kisacasi, Turkler genis kapsamli bir Bulgarlastirma politikasina maruz birakilmislardir. Turk isimlerinin Bulgar isimleriyle degistirilmesi, dini vecibelerin engellenmesi, komunizm gerekcesiyle camilerin kapilarina kilit vurulmasi vb uygulamalar kulturel asimilasyona; Turklerin yogun olarak yasadigi yerlere yatirim yapilmamasi ve Turkce konusanlardan zorla para alinmasi ekonomik anlamda izole edilmislige; bu uygulamalara itiraz edip baskaldiranlarin iskenceye maruz birakilmalari ise fiziki yaptirima acik birer ornek teskil etmektedir. Bulgaristan Turklerinin maruz kaldigi bu durum, komunist partinin hesapladigi sonucun aksine, azinlik grubu uyelerini dil, din ve aile baglari temelinde bir araya getirmis ve cogunluktan uzaklastirmistir. Diger bir deyisle, izlenen asimilasyon politikalari Turk azinligin etnik kimligini guclendirmistir.

Bu gelismelerin dogal bir sonucu olarak cesitli zaman dilimlerinde goc olgusu yeniden gundeme gelmistir. 1968 yilinda Turkiye ile Bulgaristan arasinda Goc Anlasmasi tesis edilirken, anlasma kapsaminda 1969–1978 yillari arasinda 130.000 kadar Turk’un goc ettigi anlasilmaktadir. Bulgaristan’daki Turk azinligin haklarini garanti altina alan ikili antlasmalarin yani sira Birlesmis Milletler Kurucu Antlasmasi, Jenosit Sozlesmesi, Irk Ayrimini Butun Sekilleri ile Ortadan Kaldirilmasina Iliskin Sozlesme, Medeni ve Siyasi Haklara Iliskin Sozlesme, Ekonomik, Sosyal ve Kulturel Haklara Iliskin Sozlesme, Insan Haklari Evrensel Beyannamesi ve Helsinki Nihai Senedi gibi bircok antlasma ve sozlesmeyle Turk azinligin haklari uluslar arasi boyutta teminat altina alinmisti. Ancak nedense uluslar arasi hukuk mekanizmalari soz konusu Turkler ve Muslumanlar olunca pek islevsel olmamaktadir.

Aralik 1984’e gelindiginde, Bulgaristan’daki komunist yonetim Turk azinligi asimilasyona yonelik en somut girisimlerde bulunmus ve ulkedeki Turklerin isimleri zorla degistirilmeye calisilmistir. Ilk olarak Guney Bulgaristan’dan baslanmis; soz konusu kampanya Kuzeydogu Bulgaristan’daki Turklere de uygulanmak istenmistir. Bu durum, Turkler arasinda tepkileri artirirken; orgutlenme surecinin de onunu acmistir. Zorla isim degistirme kampanyasini protesto etmek amaciyla genis katilimli yuruyusler duzenlenmistir. Bununla birlikte, yapilan gosterilerde sivil halka Bulgar guvenlik guclerince atesle karsilik verilmesi sonucu cok sayida insan hayatini kaybetmistir. Diger taraftan, ulkedeki Turk aydinlar hapishanelere mahkûm edilmis ve turlu iskencelere maruz birakilmislardir. 1989’un baslarindan itibaren protestolarin sesi yukselise gecerken; Kuzeydogu Bulgaristan’da aclik grevleri duzenlenmis ve bu kivilcim Rodop bolgesine de sicramisti. Gostericilerin demokratik yollardan dini ve kulturel haklarinin iadesini talepleri, Turkiye’den ve uluslararasi kamuoyundan gelen baskilarla birlesince Sofya yonetimince geri adim atilmistir. 29 Mayis 1989’da Todor Jivkov medya araciligiyla ulkedeki “Bulgar Muslumanlarinin” istedikleri takdirde Turkiye’ye gidebileceklerini bildirmis ve Turkiye’nin de bu dogrultuda sinirlari acmasi talebinde bulunmustur. 1989 yazinda 310.000 Bulgaristan Turk’u Turkiye’ye goc ederken ; yasanan goc, II. Dunya Savasi sonrasi Avrupa’da gerceklesen en buyuk kitlesel goc hareketi olma ozelligini tasimaktadir.

Demokratik Donemde Turk Azinlik ve Sorunlar

1989’un sonunda uluslar arasi sistemin yapisinda meydana gelen yapisal degisimlerin yani sira Bulgar ic siyasetinde bir takim gelismeler yasanmis ve 10 Kasim 1989’da Todor Jivkov istifa etmistir. Bu istifanin ardindan Bulgaristan’in basina eski Disisleri Bakani Petar Mladenov gecmistir. Mladenov yonetimi, oncelikli olarak asimilasyon politikalarini protesto gosterilerine onderlik ettigi gerekcesiyle hapse atilan Turk entelektuellerin serbest birakilmasina yonelik hukuksal duzenlemelere girismistir. Bu cercevede 14 Kasim’da basta Ahmet Dogan olmak uzere, Turk aydinlarla gorusme masasina oturulmus ve yeni yonetim tarafindan Turk azinligin durumunun iyilestirilmesine yonelik gerceklestirilmesi dusunulen reformlardan bahsedilmistir. 29 Aralik’ta ise Mladenov yonetimi, eski hukumet tarafindan zor kullanilarak degistirilen isimlerin yerine Turkce adlarin alinabilecegini, gunluk hayatta dinsel yukumluluklerin yerine getirilebilecegini ve Turkce konusmanin artik yasaklanmayacagini aciklamistir.

Isimlerin iade edilmesine iliskin kararlar alinirken; ozellikle Bulgar nufusunun cogunlukta oldugu bolgelerde genel bir hosnutsuzluk kendisini gostermistir. Yaz doneminde cok sayida Turk’un Bulgaristan’dan goc etmesi, etnik Bulgarlar acisindan vatana baglilikla bagdasmayan bir eylem olarak gorulmustur. Ozellikle, Jivkov doneminde “Bulgarlastirilan Turklerin” haklarinin Mladenov idaresiyle birlikte geri verilmesi goz onunde bulunduruldugunda, yeni yonetimin soz konusu politikalari, Bulgar nufusunun milliyetci duygularini harekete gecirmis ve cok sayida protesto mitinginin duzenlemesine neden olmustur.

Yeni donemde ulkedeki Turk azinlik da demokratiklesen siyasi sistemden faydalanarak partilesme yoluna gitmislerdir. Bu kapsamda, Hak ve Ozgurlukler Hareketi (HOH) kurulmustur.. 22 Aralik 1989’da Ahmet Dogan tarafindan kurulan hareket, 4 Ocak 1990 itibariyle resmen tescil edilirken; baslangic itibariyle bir siyasi parti degil; sadece haklari savunmak icin kurulmus bir olusum oldugu iddia edilmistir. Parti’nin Mart 1990’da gerceklestirilen Kurulus Konferans’inda cesitli gorus ayriliklarinin ortaya ciktigi gorulmektedir. Parti’nin izlemesi gereken politikalara iliskin Turk azinlikla ilgili her turlu sorunda taviz verilmeksizin cozum taraftari ve son tahlilde ozerklik talep eden radikal bir kanat ortaya cikarken; cozum surecinin anayasal cercevede demokratik surecte ortaya cikmasi taraftari olan ilimli, pragmatik bir kanadin varligindan bahsedilebilir. Zamanla soz konusu radikal kanadin Ahmet Dogan tarafindan tasfiye edilmistir. Diger bir deyisle, Bulgaristan Turk Halkinin milliyetcileri, Turk partisinden dislanmistir. Bu kisilerin onemli cogunlugu daha sonra Turkiye’ye goc etmis ve davaya buradan hizmet etmislerdir.

Parti’nin kurulmasindan hemen sonra Bulgar Anayasasi hukumlerine uygun olmadigi ve etnik kokenli bir parti oldugu tezi ortaya atilmistir. Hakkinda kapatma davasi acilan HOH, mahkeme karariyla kapatilmamistir. Bundan sonraki surecte de parti etnik kokenli olmadigini; aksine Bulgaristan’in partisi oldugu gorusunu savunmustur. Gunumuze kadar gelinen noktada soz konusu gorus degismemistir.

Bulgaristan siyasi dengeleri yeni donemde Turklerin varligina alismaya calisirken; Turk isimlerinin iadesiyle ilgili olarak baslangic itibariyle mahkeme karari sart kosulmus olsa da, 1990 yilinda yapilan secimlerle parlamentoya giren HOH’un girisimleri sonucu, ‘mahkeme karari’ sarti ortadan kalkmis, isimlerin iadesi basit bir idari islem haline gelmistir. Bulgaristan’in Jivkov sonrasi donemde azinlik haklariyla ilgili duzenlemelere girismesi Turk azinligin durumunu guclendirmekle birlikte, Bati dunyasi tarafindan da takdirle karsilanmistir. Turkce isimlerin iade edilmesinin ardindan sosyal haklarin bir parcasi olarak Turk azinligin egitim ve basin-medya haklarinin durumu gundeme gelirken; konu uzerinde Bulgar hukumetince hayli agir denebilecek bir tempoda da olsa gerekli ancak eksIk adimlar atilmistir.

Turk azinligin egitim haklarini alma konusunda dersleri boykot karari, 1991–1992 egitim-ogretim yilinda sonuc verirken; bu yildan itibaren Turklerin nufusca yogun oldugu yerlerde ders programi disinda Turkce derslerin okutulmasina izin verilmistir. Ancak, 1999’da Bulgaristan’da kabul edilen Milli Egitim Kanunu’yla birlikte 1. siniftan 12. sinifin sonuna kadar anadili egitiminin mecburi secmeli ders programina alindigi gorulmektedir. Turk ogrencilerin anadilde egitim durumu ve hali hazirdaki uygulamanin eksIkligi gunumuz itibariyle Turk azinliga iliskin kirilma noktalarindan birini olusturmaktadir.

Turkce basin ve medyaya iliskin olarak, Hak ve Ozgurlukler adi altinda HOH’ un cikardigi gazetenin yani sira, Filiz, Balon, Kaynak, Umit ve Zaman gibi Turkce ve/veya Bulgarca olarak yayimlanan gazete ve dergilerin varligindan bahsedilebilir. Bunlardan bazilarinin yayin hayati son bulurken; yakin zamanda Kircali Haber isimli gazetede literature girmistir. Bunun yaninda, gunluk duzenli olarak radyo ve televizyon programlarinda Turkce yayinlara yer verilmektedir. Ancak butun bunlarin yeterli oldugunu soylemek guctur.

Soguk Savas sonrasi Bulgaristan siyasetinde sIkca iktidar degisIkliklerine rastlanirken; Turk partisi HOH’un gun gectikce guclenen bir agirligi vardir. Son secimde 240 sandalyeli Bulgaristan Parlamentosu’nda 35 sandalye alan Parti, Bulgaristan siyasi yasantisina entegre olmus gorunmektedir. Bulgaristan’daki bu durum Bulgar milliyetcilerini rahatsiz etmekte ve ATAKA gibi yeni siyasi olusumlari tetiklemektedir. Acikcasi, HOH’un Bulgar milliyetcilerini rahatsiz edebilecek, Turk azinligin haklarini savundugunu gosterecek delillere rastlamak epey guctur. Bulgarlar sanal dusman uretme egilimindedirler.

Demokratik donem Bulgaristan’inda Turklerin azinlik haklarina iliskin meydana gelen duzelmede Bulgaristan’in Bati yolculugundan (NATO ve AB uyelik perspektifleri) ziyade, Bulgar ulusal hukukunun etkisi olmustur. Diger bir deyisle, Turk azinlikla ilgili sIkintilar Bulgaristan’in inisiyatifi dogrultusunda cozulmustur. Sovyetler Birligi’nin yikilmasiyla birlikte, iyiden iyiye yalnizliga suruklenen Bulgaristan, hemen yani basinda Turkiye gibi bir gucun varligini hissetmistir. Soguk Savas doneminin sonuna dogru Turkiye ile yasadigi Turk azinlik krizi hatirlanacak olursa, Bulgaristan bu donemde Turkiye ile iliskilerini iyilestirme yoluna gitmis ve Avro-Atlantik kurumlara uyelik hedefini dis politik onceligi yapmistir. Bu durumdan Bulgaristan Turkleri onemli olcude yararlanmistir. Ancak Bulgarlarin azinlik haklarina iliskin yaptigi duzenlemeler Turklerin agzina bal calmaktan oteye gitmemistir.

Gunumuzde AB uyesi olan Bulgaristan’daki Turk azinligin sorunlarina bakacak olursak;

• Anayasal Tanimlama: Mevcut Bulgaristan Anayasasi’nin 36/2. maddesinde Turk azinlik yerine “Anadili Bulgarca Olmayan Vatandaslar” ifadesi bulunmaktadir. Diger bir deyisle Bulgaristan’da Turk yoktur. Turk azinligin statusunu tesis eden ikili antlasmalarda “Turk azinlik” veya “Musluman azinlik” ifadesi kullanilirken; yine paralel dogrultuda AB kurumlarinin hazirladigi cesitli raporlarda “Turk azinlik” kavrami kullanirken; Bulgaristan Anayasa’sinda azinlik kelimesine bile rastlanmamaktadir.
• Turkce Egitim: Bulgaristan’da 1999 yilinda kabul edilen Milli Egitim Kanunu uyarinca, anadili egitiminin mecburi secmeli ders programina alindigi gorulmektedir. Haftada 4 saat olarak verilen Turkce derslerin, hafta sonlarinda veya okuldaki normal ders saatleri sonrasinda verilmesi, Turk ogrencilerin derslere olan talebini dusurmektedir. Bunun yaninda Turkce dersini alabilen ogrencilerin baska bir yabanci dili, ders olarak alamamalari mevcut uygulamanin eksIk yonlerini olusturmaktadir. Kanaatimizce, Turk azinligin gelecegine iliskin en acil cozum bekleyen sorun, Turkce egitim konusudur. Ayrica, gerek Turkce egitim konusunda ogretmen sIkintisi gerek Turkce ders kitabi tedarikinde Bulgaristan’in cikardigi zorluklar belirtilmelidir.
• Turkce Yayin: Turkce yayin konusunda sinirlamalarin kalkmis olmasina ragmen, bu konuda buyuk bir bosluk olusmustur. Ulkede kucuk azinlik gruplarinin ulusal gazeteleri bulunmasina karsin, Turklerin ulusal bir gazetesi bulunmamakta ve hâlihazirdaki Turkce gazeteler, belli ideolojiye hizmet eden bazi cikar gruplarinin tekelinde bulunmaktadir. Sorunla ilgili olarak, Avrupa Konseyi tarafindan Bulgaristan’a cesitli telkinlerde bulunulmus olmasina karsin; Bulgar yetkililerin ve HOH’un konuya ilgisiz kalmasi, finansal zorluklar ve entelektuel birikime haiz insan gucu eksIkligi Turkce yayinlar konusundaki temel engellerdir. Ulusal kanalda Turkce radyo ve TV yayini sembolik surelere sahip olmasinin yaninda, Turk azinliga hitap edecek bagimsiz ve surekli Turkce yayin yapan bir radyo istasyonunun bulunmamasi da bu konudaki ayri bir sIkintidir. Bulgaristan Turklerine hitap eden radyo yayinlari daha ziyade Turkiye’den internet uzerinden yapilmaktadir.
• Ekonomik Sorunlar: Bulgaristan’da Turk azinligin yogun olarak yasadigi yerlerde yatirim eksIkligine paralel olarak ortaya cikan yuksek issizlik orani farkli bir sorun olarak karsimiza cikmaktadir. Bulgaristan’a AB tarafindan aktarilan finansal yardimlar daha ziyade Bulgar nufusunun yogun olarak yasadigi bolgelerde yatirim araci olarak kullanilmaktadir. Turklerin onemli bir bolumunun daglik kesimlerdeki devlet arazilerinde tutun tarimi yaparak gecimlerini saglamaya calismalari disinda farkli bir is olanagi bulunmamaktadir. Tutun satisi konusunda ise alici firmalarin dusuk fiyat teklifleri, Turk azinligin karlarinin minimize edilmesine neden olmaktadir. Ekonomik eksende yasanan sIkintilar, Bulgaristan Turklerinin buyuk sehirlere goc etmelerini ve gocmen isci statusune donusmelerini kacinilmaz kilmaktayken; son donemlerde ozellikle Turk gencleri arasinda basta Bati Avrupa olmak uzere, AB uyesi ulkelere is bulma amaciyla goc etmek yaygin bir durum haline gelmistir.
• Makamsal Sorunlar: Turk azinlik gerek yerelde gerek genel siyasette temsil acisindan sIkinti yasamasa da kamu personeli olma hususunda bircok engelle karsilasmaktadir. Ozellikle ordu kategorisinde Turklere firsat taninmadigi ve yeterince temsil edilemedikleri gorulmektedir. Bu durum Bulgaristan’in AB uyelik asamasinda Ilerleme Raporlarinin onemli konularindan olmustu.
• Dini Sorunlar: Osmanli doneminden kalma vakiflar sorunu gunumuzde halen mevcuttur. Ote yandan, Turkce ogretmen konusundaki yetersizlik, Musluman din adami konusunda da kendisini gostermektedir.
• Etnik Ayristirma Faaliyetleri: Son donemde Bulgaristan’da etnik bir farklilastirma sureci dikkatleri cekmektedir. Bu surec ozellikle milliyetci ve populist soylemler pesinde kosan belli odaklarin etkisiyle yonlendirilirken; yine bu cevrelerce Bulgaristan Turk azinligi otekilestirilmeye calisilmaktadir. Osmanli kultur mirasina yonelik saldirilarla kendisini gosteren surec; siyaset mekanizmalarinda da kendisini gostermektedir.
• Sosyal Guvenlik Antlasmasi: Hali hazirda Turkiye ile Bulgaristan arasinda kapsamli bir sosyal guvenlik anlasmasinin bulunmamasi ayri bir sIkintidir. Bulgaristan tarafi buna yanasmazken; soz konusu durum Turkiye’ye goc etmis olan Bulgaristan Turkleri icin onemli bir sIkinti olmustur. Turkiye bu sorunu gectigimiz yil Turk ulusal hukuku kapsaminda cozme yoluna gitmistir.
• Vize Islemlerine Iliskin Sikintilar: Bulgaristan’da 2008 yaz aylarinda yururluge giren yeni kanunla birlikte, vize alim islemleri sIkilastirilmis ve soz konusu prosedur oldukca zorlastirilmistir. Bu durum, cifte vatandas olmayan ancak Bulgaristan’da yakinlari bulunan kesimi olumsuz etkilemistir. Yakin doneme kadar vize konusunda Turkiye ve Bulgaristan arasinda tesis edilen kolayliklara ragmen; yeni kanun bir dizi sIkintiyi da beraberinde getirmistir.

SONUC

Tarihsel surec icerisinde azinlik haklari cesitli uluslar arasi antlasmalarla garanti altina alinan Bulgaristan Turkleri son 130 yildir goc ve asimilasyon politikalarina maruz kalmistir. Soguk Savas sonrasi donemde Bulgaristan’da meydana yapisal degisimler ve AB-NATO uyeliklerine ragmen Turk azinlik ile ilgili sIkintilar tam anlamiyla cozumlenememistir. Turklerin partisi olmaktan gittikce uzaklasan Hak ve Ozgurlukler Hareketi, Bulgaristan Turklerinin haklarini yeterince savunamamakta ve Bulgar kamuoyundan gelecek tepkilerden cekinmektedir. O denli ki, Bulgaristan Turklerini Turk olarak tanimlamaya yanasmamaktadir. Belirtmek gerekir ki, bizleri Bulgaristan’da “Turk” olarak tanimlayan tek grup, Bulgar milliyetcileridir.

Soguk Savas sonrasi donemde degisen uluslar arasi sistemle birlikte asimilasyon politikalari da degismistir. Bulgarlar da bu degisimi benimsemis ve Turkleri “entegre etmek suretiyle asimile etmek” niyetindedirler. Kisacasi Bulgaristan Turkleri gunumuzde gidiklanarak oldurulmek isteniyor. Ben Turk’um diyemeyen temsilciler tarafindan yonetilen Bulgaristan Turklugu buyuk bir tehditle karsi karsiyadir. Son olarak belirtmek gerekir ki, Bulgaristan Turkleri Bulgaristan’in bir parcasi olmadan once, Anadolu Turklugunun ve daha genel bir ifadeyle butun Turk Dunyasi’nin en dogal uzantisidir.

Ne Mutlu Turk’um Diyene!

KAYNAKCA

- Aganoglu, Yildirim; “Osmanli’dan Rumeli’ye Balkanlar’in Makûs Talihi Goc”, Istanbul: Kum Saati Yayinlari, 2001.
- Coskun, Birgul Demirtas; “Bulgaristan’la Yeni Donem”, Ankara: ASAM Yayinlari, 2001.
- Kamil, Ibrahim; “Bulgaristan’daki Turklerin Statusu”, Istanbul: Turk Dunyasi Arastirmalari Vakfi, 1989.
- Kayapinar, Ayse; “Turkiye-Bulgaristan Iliskilerinin Bulgaristan’daki Turkler Acisindan Degerlendirilmesi”, Stratejik Arastirmalar Dergisi, Yil:1 Sayi:2, Eylul 2003.
- Lutem, Omer E.; “Tarihsel Surec icinde Bulgaristan Turklerinin Haklari”, Erhan Turbedar (der.), Balkan Turkleri/Balkanlar’da Turk Varligi, Ankara: ASAM Yayinlari, 2003.
- Mahon, Milena; “Turkish Minority Under Communist Bulgaria-Politics of Ethnicity and Power”, Journal of Southern Europe and the Balkans”, Volume 1, Number 2, 1999.
- McCarthy, Justin; “Olum ve Surgun”, 2.bas. (cev. Bilge Umar), Istanbul: Inkilâp Yayinevi, 1998.
- Memisoglu, Huseyin; “Gecmisten Gunumuze Bulgaristan’da Turk Egitim Tarihi”, Ankara: Kultur Bakanligi Yayinlari, 2002.
- Ozbir, Kamuran; “Bulgar Yonetimi Gercegi Gizleyemez”, Istanbul:1986.
- Simsir, Bilal; “Bulgaristan Turkleri”, Ankara: Bilgi Yayinevi, 1986.
- Simsir, Bilal; “Bulgaristan Turkleri Uzerine Arastirmalar ve Belgeler I”, Turk Kulturu, Yil: XXIV, Sayi: 272, Aralik 1985.
- Turan, Omer; “Gecmisten Gunumuze Bulgaristan Turkleri”, Erhan Turbedar (der.), Balkan Turkleri/Balkanlar’da Turk Varligi, Ankara: ASAM Yayinlari, 2003.
- “Upheaval in the East: Bulgaria; Turks Win Right to Use the Muslim Names They Were Forced to Change”, The New York Times, 30 December 1989.
- Vasilev, Rossen; “Bulgaria’s Ethnic Problems”, East European Quarterly, XXXVI, No.1, Mart 2002.

Hiç yorum yok: