Sayın Valim, Sn. Protokol, Değerli Konuklar.
Baharın gelişini, toprağın uyanışını, tüm bitkilerin canlanışını, renklerin yeşile dönüşümünü simgeleyen bu hıdrellez gününde hepinizi sevgi ile, saygı ile kucaklıyorum. Hoş geldiniz, sefalar getirdiniz. Hepiniz var olun, sağ olun sevgili kardeşlerim.
HIDRELLEZİNİZ, HIDRELLEZ BAYRAMINIZ KUTLU OLSUN, HAYIRLI OLSUN, TÜM YAŞAMINIZ MUTLULUKLA DOLSUN…
Sözlerime başlamadan önce, Anneler günü nedeni ile, öncelikle sevgili yavrularını bu vatanımız ve bayrağımız uğruna feda eden, eski veya yeni tüm şehitlerimizin anaları başta olmak üzere tüm annelerimizin, ve meslek kıdemine göre belki yüzlerce, belki binlerce öğrencisini bu vatana, bu millete faydalı bireyler yetiştirmeye adayan onlara annelik yapan sevgili öğretmenlerimizin anneler gününü izninizle hepiniz adına kutluyorum. Var olsunlar, sağ olsunlar. Onların her biri elleri ayakları, hatta ayaklarının altı öpülesi analarımız bizim. Sevgili analarımızın bu özel günleri kutlu olsun mutlu olsun, sağ olsunlar, var olsunlar.
Arkadaşlarım!.. Ünlü bir düşünürümüz;
“Dost’u olmayan insan sadece tek bir kişidir... Dost’u ile birlikte hareket ederken ise asla iki kişi değildir.” demiş.
Bu güzel ve doğru söz her ne kadar, kendine gerçek dost edinememiş veya gerçek dostlarının değerini bilememiş insanlar için söylenmiş ise de, aynı durum uluslar arası arenada diplomatik çalışmalar yapma durumundaki devletler içinde aynen geçerlidir. Tabii ki bizim için de, sevgili Türkiye Cumhuriyeti Devletimiz için de…
Sınır komşularımıza şöyle bir göz atalım. Hangisi gerçek dostumuz? Bırakın onları, Avrupa’da, Asya’da, Afrika’da, Amerika’da hiç gerçek dostumuz bir ülke var mı?...
Peki bu yalnızlığımıza son vermemizin çaresi nedir?... Açık ve net söyleyeyim… Güçlü olmak, kendi içinde ayrılık nifaklarına aldırmadan hep birlikte başı dik olmak, bir bütün olmak, dimdik olmak…Zira, hepimiz Ulu Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün “Türkiye Cumhuriyetinin kurulması ve bekası yolunda çalışan herkes TÜRK’tür” tarifi doğrultusunda birer Türk’üz. Bir arada, bir bütün olarak ise TÜRK MİLLETİ’yiz. Hiç birimiz azınlık değiliz, hepimiz asli unsurlarız. Bu vatanın, bu milletin, bu bayrağın yılmaz bekçileriyiz… Bu vatanın sınırlarını kanları ile çizen, döktükleri kanın rengini al bayrağımıza veren dedelerimizin torunlarıyız. Bu vatan bizim, bu bayrak bizim. Bu şehitler ölmeyecek, bu vatan asla bölünmeyecektir sevgili kardeşlerim.
Arkadaşlarım, size Süleyman Apaydın’dan aldığım bir şiiri okumak istiyorum. Şairimiz bu şiiri ile günümüzün tehlikelerini ve Ulu Önderimizin bu durumlara karşı tepkilerini varsayım olarak dile getiriyor. Dinlersek sevineceğim…..
YIKIN HEYKELLERİMİ
Ey milletim, ben Mustafa Kemal’im…
Çağın gerisinde kaldı ise düşüncelerim,
Hala en hakiki mürşit değil ise ilim,
Kurusun damağım dilim, hepinizden özür dilerim…
Unutun tüm dediklerimi, yıkın diktiğiniz heykellerimi…
Özgürlük hala en yüce değer değilse eğer,
Akçe, para, pul oluyorsa en yüksek değer,
Prangalı kalsın diyor iseniz çağdaş köleler…
Unutun tüm dediklerimi, yıkın diktiğiniz heykellerimi…
Yoksa eğer çağdaş medeniyetin bir anlamı,
Ortaçağa taşımak istiyorsanız zamanı,
Baş tacı edebiliyorsanız sanatın içine tüküren adamı,
Unutun tüm dediklerimi, yıkın diktiğiniz heykellerimi…
Yetmediyse acısı şiddetin, savaşın,
Anlamı kalmadıysa “Yurtta sulh, cihanda barış”ın,
Eğer varsa ödülü silahlanma ile yarışın,
Unutun tüm dediklerimi, yıkın diktiğiniz heykellerimi…
Özledi iseniz feraceyi, fesi, peçeyi,
Aydınlığa yeğliyorsanız kara geceyi,
Hala medet umuyorsanız şıhtan, şeyhten, dervişten,
Unutun tüm dediklerimi, yıkın diktiğiniz heykellerimi…
Eşit olmasın diyorsanız kadın ile erkek,
Kara çarşafa girsin diyorsanız, yobazın gazabından ürkerek…
Diyorsanız ki, okumasın kadınımız, kızımız, budur alın yazımız,
Unutun tüm dediklerimi, yıkın diktiğiniz heykellerimi…
Fazla geldi ise size hürriyet, cumhuriyet,
Özlemini çekiyorsanız saltanatın, sultanın…
Hala önemini anlamadıysanız millet olmanın,
Unutun tüm dediklerimi, yıkın diktiğiniz heykellerimi…
Sevgili kardeşlerim, değerli şairimiz Süleyman Apaydın’ın anlamlı ve güzel dizeleri burada sona eriyor ama, Ulu Önderimiz, Sevgili Atatürk’ümüz şu anda fiziken aramızda olsa idi, eminim ki bizlere şöyle seslenecek ve diyecekti ki;
Unutun tüm dediklerimi, yıkın diktiğiniz heykellerimi…
Şunu kimse asla unutmasın ki;
Kurduğum Türkiye Cumhuriyeti’nin bekçisi,
Aziz Türk Milleti’nin değişmez Ulu Önderi
Mareşal Gazi Mustafa Kemal Atatürk’üm ben!...
Dostlarım, daha fazla vaktinizi almadan sözlerimi şöyle sonlandırmak istiyorum. ATA VATANIMIZ neresi olursa olsun. Bize Atatürk’ün hür ve laik Türkiye’sini ANA VATAN olarak seçtikleri için kendilerine minnet ve şükran dolu olduğumuz dedelerimiz isterlerse bugün büyük bir bölümünü kasvet bağlamış KAFKAS Topraklarından, isterlerse aslında BAL gibi, ama devamlı KAN İle yoğurulmakta olan BALKANLAR’dan gelmiş olsunlar, TÜRKMEN, ÖZBEK, TATAR, KÜRT, TÜRK, ÇERKEZ, BOŞNAK, ARNAVUT v.s. olan aslımızı sadece Kültürel açıdan unutmayacağız ve çocuklarımıza unutturmayacağız. Ancak bu aziz vatanımız içerisinde, kutsal bayrağımız altında, Atatürk ilkeleri doğrultusunda hepimiz kol kola, kardeşçe, dost ve düşmana karşı tek vücut ve tek güç halinde kenetleneceğiz, tek amaç uğruna gerekir ise dedelerimizin yaptıkları gibi, gözümüzü kırpmadan hep birlikte canımızı vereceğiz, ama yaşadığımız sürece hepimiz birbirimizi seveceğiz.
Tekrar ediyorum, bizler hepimiz, bu Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulması ve bekası için çalışan dedelerimizin torunlarıyız.
Hepimiz TÜRK’üz.
NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE !...
Değerli dostlarım, sevgili kardeşlerim. Hepinizin HIDRELLEZ’inizi tekrar kutluyor, ailece ve ömrünüz boyunca sürecek mutluluklar diliyorum,
Sevgi ve saygılarımla,
Allah’a emanet olun.
Fehmi ARAZLI
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder