GORALILAR, Kosova ozerk bolgesi icinde varlik surduren bir topluluktur. Yugoslavya devletinin dagilmasindan sonra dikkatleri ceken bir topluluk haline gelmislerdir.
Herhangi bir etnik ve dini kimligin one cikmadigi sosyalist bir rejim
olan Yugoslavya icinde Goralilar kendi farkliliklarini tartismaya acmak imkânini bulamamislardir. Ancak Yugoslavya’nin tum sosyalist blogun cozulmesine paralel bir zaman diliminde ortadan kalkarak etnik kokenlere gore parcalanmasindan sonra onlar da kendi kimliklerinin koken arayisi icerisine girmislerdir.
Sahip olduklari nufus sayisina bakildiginda, Goralilarin onemsiz bir
etnik topluluk oldugu dusunulebilir. Ancak son derece karmasik Balkan
cografyasinda hicbir etnik toplulugu onemsiz gormemiz mumkun degildir.
Yuzyillardir suren Bati dunya egemenliginin dunya uzerinde kurmus oldugu kuresel iliskilerin temeline bakildiginda bu durum cok daha iyi anlasilacaktir. Burada hic durmadan tum cografyayi en ucra Kutup noktalarina kadar gezen ve her seyi kodlayan bir caba icinde olan Batili antropologlari animsatmakla yetinelim.
Kimlik ve aidiyet bir toplumu var eden onu diger topluluklardan ayiran en onemli varolus imkanidir. Hicbir toplum kendi farkliligini ve etnik kimliginin ayrimina varamadan varligini muhafaza edemez.
Bugun icin Goralilar ve ayni dil ve kulturu paylasan Torbes ve Pomaklar olmak uzere uc ayri topluluk halinde olan bu etnik yapinin nufusunun da azimsanmayacak miktarda oldugu asikardir.
Gora koylerinin cogunlugu Kosova’da olmakla birlikte Arnavutluk ve
Makedonya’ya dagilmis bir halde yasayan Goralilar da bulunmaktadir.
Ancak nufuslarinin bu kadar az bir yekun tutmasina ragmen buyuk, kucuk tum guclerin bu toplulukla iliskileri ve onlarin etnik kimlikleri uzerindeki calismalari son derece dikkate degerdir.
Burada Avrupa genelinde ve Balkanlarda yer alan bazi ulkelerin ve bilim cevrelerinin Gora ve Goralilara duyduklari ozel ilgi dikkat
cekici ve bizim acimizdan da tesvik edicidir.
Toplumlar cok kolay degismezler. Toplum ve topluluklarin dis gorunuslerinde bir takim degismeler yasanmis olsa da onlarin gozeneklerine inildiginde, toplumsal genetigine bakildiginda bir cok seyin cok eski zamanlardan beri yasamaya devam ettigine tanik oluruz. Buna toplumsal hafiza diyebiliriz.
Gora’da yurutmus oldugumuz kisa calismalar neticesinde sozlu tarih
calismalarinda bulunarak bir turlu icinden cikilamayan ve kimsenin dogrudan hukum veremedigi bu etnik topluluk uzerindeki sis perdesini bir nebze olsun aralamaya calistik. Ancak konunun butun boyutlari ile ortaya konuldugunu da ifade etmiyoruz.
Bu yuzden calismamizi ilk tespitler basligi altinda ele almayi uygun
gorduk.
Yapilan calismalar temelde iki kisma ayrilmaktadir. Bir yanda maddi
kultur unsurlari olan ve bugun bile arazide ulasma imkani olan mezar,
tarihi eser ve kalintilarin incelenmesini iceren bir boyut tasirken ote yandan insan unsurunu eksen alan orf adet ve geleneklere iliskin yapilan calismalar da diger boyutu olusturmustur.
Yurutmus oldugumuz calisma ile Gora’da yasayan orf adet ve gelenekleri
yaptigimiz derinlemesine mulakatlar sonucunda koken akrabaliklarinin
oldugunu belirttikleri Orta Asya bozkir cografyasinin topluluklariyla gelenek, gorenek ve toresi ile ne tur benzerlikler tasidiklarini tespit etmek ve bu bilgiler isiginda Gora ve Goralilarla ilgili gecerli bilgilere ulasmaya caba gosterdik.
Toplumsal ve Kolektif Hafiza Olarak Orf ve Adet Taramasi
Calismamiz Kasim 2006 tarihinde Kosova Prizren Dragas Beldesine Bagli
Gora koylerine yaptigimiz ziyaret ile baslatildi. Calisma esnasina
ziyaret etmis oldugumuz bir cok koyde tum topluluk kesimleri ile gorusme imkani bulduk. Bu anlamda kadin, erkek, yasli genc dengesini gozeterek onlara basta kendilerini nasil tanimladiklarindan baslayarak, kulturel degerlerinden orf adetlerine varan bir cizgide bir cok sorular yonettik. Ancak konu ile daha derinlemesine bilgi
sahibi olmak icin Gora’li aydinlarin da goruslerine muracaat ettik.
Bu anlamda ilk etepta Abdullah Rahte, Abdullah Tatlici, Yahya Maznikar, Musa Djinjo (Dinc), İsa Mutas, Emrullah Redzeplari, Ramadan Redzeplari, Bayram Hoca, Enes Ensar, Esat Bekirovski gibi Gora’nin onde gelen aydinlarinin goruslerini de alarak, Gora orf ve adetleri konusunda tespitlerde bulunulmustur.
Bu ilk izlenimler bizde ozellikle Turkiye’de ve Orta Asya’da Kazak ve Kirgiz adetleriyle Gora’lilarinkiler arasinda onemli benzerlik ve paralellikler oldugunu saptama imkanini vermistir.
Orf adet taramasi icin yaptigimiz mulakatlar sonucunda adet ve gelenekler bakimindan ozellikle Turkiye Turkleri ve Orta Asya’da Kazak ve Kirgiz topluluklarinin adetleriyle onemli benzerlik ve paralellikler tespit edilmistir.Goralilarin adetleri bes ana baslik altinda ele alinacaktir.
Yemek ve Sofra Kulturu
Gora’da bir tarim kulturu gecmisinin olmadigi, koken itibariyle
hayvanciligin daha baskin oldugu bir yasama tarzina sahip olduklari gorulmustur. Baskin yasama tarzlari dikkate alindiginda, Orta Asya Bozkir cografyasindan Balkanlara gocmus, gecmisinde gocerlik olan bir topluluk olduklari, mutfak kulturlerinde de kendini gosterir.
Benzeri durum bugun Orta Asya’nin gocebe halklari olan Kazak ve Kirgizlarda da soz konusu olup yemek kulturleri buyuk olcude hayvani
gida agirlikli beslenmeye dayanir. Goralilarin yemek kulturunde yemekleri hayvani gidalar daha agir basar. Ozellikle et, sut, peynir, tereyagi temelli beslenme, Turkiye’de eksimik olarak bilinen ozel yaptiklari peynir Goralilarin en bilinen yemekleridir.
Goralilarda baba evin buyugu olarak sofraya oturmadan ya da yemege baslamadan evin diger uyeleri sofraya oturmaz ve yemege baslamaz.. Benzer davranis biciminin Kazak, Kirgiz ve Anadolu Turklerinde gormemiz mumkundur
Dogumla Ilgili Adetler
Goralilar, bebek dogdugunda eger aksam dogduysa, dogumunun ilani sabah
vaktine birakilir. Bebek dogdugunda onu tuzlu suyla yikarlar. Ayni adet Anadolu Turklerinde yaygin bir sekilde uygulanmaktadir. Bebegin dogumu munasebetiyle, eger ailenin hali vakti yerindeyse, kucuk bas hayvan kesilebilir. Bu adetin benzerine Kazaklarda da yaygin bir sekilde rastlanir.Bebek dogdugu gun o ailede dugun baslar, serefine buyuk bas hayvan kesilir. Aksamustu eve koyun genc kizlari ve delikanlilar toplanip bebek bekciligi yaparlar.
Goralilarda erkek cocuk daha fazla tercih sebebidir. Bu egilim, Anadolu ve Orta Asya Turk topluluklarinda da gorulur. Neslin devami ve Ocagin tutturulmesi dusuncesi on plandadir. Ancak, erkek cocugun daha cok tercih edilmesi, sadece Anadolu ve Orta Asya’ya has bir olgu degildir. Dunyanin baska yerlerinde de yaygin oldugunu ifade edebiliriz.
Goralilar bebegin dogumunun 40.gununde yemek daveti verir, mevlit okuturlar. Ayrica, hediyeler ve bahsisler dagitirlar. Kazaklar ise, ise erkek cocugun 37–39. gununde kiz cocugun ise 42–44. gununde kirkini yapar ve yemek daveti verir, bunun icin bir kucukbas hayvan keserler.
Goralilar, bebege kirkindan sonra nazar degmesin diye boncuk ya da altin nazarlik takarken, ayni sekilde Anadolu’da bebege ve cocuklara nazarlik takma son derece yaygin bir gelenektir.
Goralilarda evin en yasli kadini bebegi besige yatirir. Kazaklarda
ise, bebek kirkindan ciktiktan sonra onun dedesi ile ninesi veya ana babasi tum komsu ve koyleri toplar ve besige yatirma toreni yaparlar. Besik uzerine yedi turlu temiz ve degerli esya konulur. Bebegi besige yasli ve tecrubeli kadinlar yatirir.
Goralilarda lohusa kadinlar bir kemerle bellerini baglarlar. Lohusalik 42 gun surer, lohusa kadinin hastalanmasin diye uzerine duserler. Benzeri adete Turkiye ve Orta Asya Turklerinde rastlamak mumkundur. Bu anlamda Anadolu’da “lohusanin kirk gun mezari aciktir” ifadesi Anadolu Turklugunde konunun benzerligini vurgulamaktadir.
Cocugun ilk konusmasi da onemli bir sevinc kaynagidir. Goralilar cocuk ilk defa konusmaya basladiginda hediyeler verirler. Kazaklarda ise, bu durum onemli bir sevinc kaynagi olup daha genis cerceveli rituellerle kutlanir. Cocuk konusmaya yeni basladigi zaman cabuk konussun arzusuyla konusma toreni yapilir. Koyunlar kesilir, cocuga koyun dili yedirilir. Sonra cocuk kurutulmus koyun bagirsagiyla baglanir ve ondan konusacagina dair yemin istenir ve o da uc defa konusacagim diye soz verir. Burada onemli bir ayrintiya dikkati cekmek
gerekirse, Kazaklar cocuga koyun dilini cocuk akici konussun diye yedirirken, Goralilar koyun dilini kekeme olan cocuklara akici konussun diye emdirirler.
Goralilarda iki ablasi olen erkek cocugun kulagina olmesin diye kupe takilir. Cok eskiden bebegin agzina ihtiyar kadinlar tukuruk surerlerdi.
Goralilarda bebegin kesilen sac ve tirnaklari saklanir. Ayrica her kim olursa olsun butun kesilen tirnaklar topraga gomulur. Benzeri sekilde Kazaklarda bebegin saci ve tirnagi kisaltildiktan sonra sac beze sarilir ve muskaya konularak sag omzuna takilir. Tirnagi ise topraga gomulur. Genelde cocugun sacinin topraga atilmadigi, kimsenin gecmedigi issiz yerlere gomuldugu gorulur.
Goralilar bebegin sacini tras ederler, ancak basinda bir percem birakirlar. Bebek kiz ise, percemine boncuk takilir. Kazaklar, erkek cocuk oldugunda, eskiden nazar degmesin diye onun saclarini kesip kafasinin tam ortasinda bir tutam sac birakiyorlardi. Bu sac zamanla uzadiginda cesitli boncuklarla ve degerli taslarla suslenerek oruluyordu. Bu percem gibi sac kuyruguna aydar denilmekteydi.
Basta percem birakma, sadece Gorali ve Kazaklara ozgu bir olay degildir. Orta Asya’da yaygin olan bu âdetin bir uzantisi olarak
Orta Anadolu’da bazi Yoruk topluluklarinda erkekler, baslarinda sadece percem ile dolasirlar.
Gobege iki dugum atilir. Goralilarda cocuga isim vermede evin en
buyugu olan dede onceliklidir. Anadolu’da da ayni sekilde cocuga ismi evin buyugu verir. Kazaklar da ise, gocebe hayatinin geregi olarak daha ic ice toplu yasama tarzi nedeniyle, cocuga isim vermede oncelik o beldenin buyugune ya da komsu ilcenin buyugune aittir.
Sunnet adeti, İslamlasma sureciyle birlikte, Turklerin ve diger bir
cok Musluman toplulugun kulturune giren bir unsurdur. Goralilarda sunnet yasi 5-7 yas arasidir. En gec 7 yasinda cocugun sunnet ettirildigi gorulmektedir. Okula gitmeden sunnet ettirmek tercih edilir. Genelde sunnet Haziran Eylul arasi yapilir. Erkek cocugun sunnet derisi saklanir.
Kazaklarda sunnet icin en uygun yas olarak 5, 7 veya 9 yaslari belirlenmistir. Kazaklar cocuklarini genellikle yaz sonlari veya sonbahar baslarinda sunnet etmektedirler.
Her bir Gorali yedi gobek atasinin adlarini bilmek durumundadir. Ayni sekilde Kazaklarda ve diger Orta Asyali topluluklarda ayni durum gecerlidir.
Cocuk 7-9 yaslarina geldiginde ona baba tarafindan baslayip tum akrabalari, anne tarafindan akrabalari, dedeleri, tum seceresi ogretilir. Cocuga yedi ceddini ogretmek her babanin baslica gorevidir. Dikkat cekici olani Gorali ailelerin yedi kusak oncesine kadar atalarinin isimlerini bilmekle beraber, Arslan, Demir, Turan
gibi Turkce isimlerin varligina rastlanmasidir. Bu isimlerin varligi
İslam oncesi donemden bakiye kaldiklari dusuncesini cagristirmaktadir.
Evlilik ve Dugun Adetleri
Goralilarda aile birligi erkek egemen bir yapiya sahiptir. Buyuk genis aile yaygindir. Bu yonuyle basta Kazak aile yapisi olmak uzere Orta Asya Turklerinin aile yapilariyla ortusmektedir. Anadolu’da da geleneksel aile yapisinda babaya saygi ve baba otoritesi son derece gucludur. Bu durumu, yapilan bircok arastirmada oldugu gibi, Nermin Erdentug’un Hal Koyu arastirmasinda da gormek mumkundur.
Kazaklarda ise ataerkil ozellikleri agir basan bir aile yapisi soz
konusudur. Ailenin yuku kadinlarin sirtindadir; aile icinde babanin
yani erkegin sozu gecerlidir. Baba yoksa erkek kardeslerin buyugu onun yerini alir, erkek cocuklar kucukse veya yoksa urug’dan baska erkekler aileyi himaye ederler ve aile uzerinde soz sahibi konumuna gecerler. Kazaklarda kadinin sozunu dinlemek iyi karsilanmayip dunyadaki en agir gunahlardan biri olarak gorulur.
Benzer ataerkil ozellikler Kirgiz, Altay, Ozbek, Turkmen topluluklarinda da mevcuttur. Ancak, bu topluluklardaki ataerkilligi Mehmet Eroz ve bazi sosyal bilimcilerimiz, Eski Roma ve Yunan aile yapilarina gore, kendine ozgu zayif bir ataerkillik olarak yorumlamaktadir.
Goralilarda kiz kacirma seklindeki evliliklerin eskiden daha yaygin
oldugu belirtilmistir. Kiz kacirma Altay ve Yakut Turklerinde son zamanlara kadar evliligin mesruiyeti icin gerekli bir ritueldi. Orta Asya ve Anadolu’daki Turk topluluklarinda rastlanan kiz kacirma olayi, evlilik kastiyla gerceklestiginde hosgoruyle karsilanan bir adettir. Erdentug kiz kacirma seklinde evlenmenin Turkiye’de yaygin bir evlenme sekli oldugunu ifade etmektedir. Keza Kazaklarda da, yasaklanmasina ragmen, gunumuzde cok sik vuku bulan bir evlilik seklidir.
Gora dugunleriyle Orta Asya ve Anadolu’daki dugun rituelleri arasinda bazi ayrintilar disinda pek bir farklilik yoktur. Gora’da dugunlerde cift davul calinir, zenginlik arttikca davul ve zurna sayisi 4’e cikar. Cift davul calma gelenegine Anadolu’nun bazi yorelerinde de rastlanir.
Gora dugunleriyle Anadolu ve Orta Asya dugunleri arasindaki bazi benzerliklere ornek vermek gerekirse, damadin zifaf odasina girerken yumruklanma ya da dovulme adeti ki buna Anadolu’nun bir cok yerinde rastlanir. Gelinin basina saci sacma adeti (saci pirinc, seker ve bugday olabilir.) bu gelenek Anadolu ve Orta Asya Turk topluluklarinda yaygin olan bir adettir.
Kirgizlarda saciya “cacila” denilmektedir. Erdentug’un da belirttigi uzere saci (findik, para, bugdag, uzum, gibi ) adeti Anadolu dugunlerinde gorulur. Osman Yorulmaz’in tespitlerine gore saci geleneginin Kazaklarda bir farkli uygulamasi daha vardir ki, damat kayin enesini ziyarete gittiginde cadira girerken kayin enesi uzerine kayisi, ceviz vs. kuruyemis sacar ki, bu âdete “sasu” (sacma)denilmektedir.
Evlenen kiz ata binip atla kocasinin evine yakin akrabalarinin takibinde gider.
Gelin ve damat taraflari cesitli vesilerle birbirleriyle hediyelesirler. Yakin akrabalarda bu hediyelesmeden faydalanir. Ancak, hediye vermede agirlik damat tarafindadir. Bu hediyelesme âdeti sadece Goralilarda degil, Anadolu ve Orta Asya Turk topluluklarinda mevcuttur.
Bir diger onemli benzerlik ise, Goralilarda baslik (kalin) parasinin
varligidir.
Eskiden daha yaygin olan bu adet bugun giderek ortadan kalkmaya yuz
tutmustur. Baslik ya da kalin butun Turk topluluklarinda yaygin bir uygulamaydi. Evlenmede son derece onemli bir gelenektir. Baslik parasinin en yaygin oldugu cografya Orta Asya’dir. Bu gelenek bircok topluluga Bozkir halklarindan gecmistir.
Kazaklarda evlilik kaliñmal (baslik) uzerine kuruludur. Evlenecek
erkekler zengin olsun fakir olsun mutlak surette az veya cok kaliñmal vermek zorundadirlar. Bu anlamda kaliñmal evliligin mesruiyet kaynagi
gibidir. Kaliñmal miktari hakkinda anlasma saglanmadan taraflar arasinda evlilik baglaminda bir iliskiden soz edilemez.
N.Erdentug’un da belirttigi gibi, baslik parasi Anadolu’nun buyuk bir bolumunde yaygin bir adet olarak hukmunu surdurmusken, Anadolu’daki Yoruk/Turkmen topluluklarinda da eski ve koklu bir gelenek olarak varligi gozlemlenmistir.
Ayrica baslik parasindan kacinmak isteyen fakir aileler karsilikli
dunurlesme yoluna gidebiliyorlardi. Gora’da rastlanan bu adete ayni zamanda Kazaklarda da rastlanilmakta .N. Erdentug’un tespitleriyle Turkiye’de de bazi aileler tarafindan karsilikli mubadele seklinde uygulandigi gorulmektedir.
Goralilarda gecmiste leviratus tarzi evliligin uygulandigi belirtilmistir. Bu tarz evlilikte olen erkek kardesin esiyle buyuk agabey ya da kucuk erkek kardes evlenebilmektedir. Ayni sekilde bu evlilik sekli hem Anadolu’da hem de Orta Asya’da rastlanan bir evlilik turudur.
Kazaklarda genc ve guzel kadinlarin kocalari oldugunde, kadin, dul kalsa da anne babasinin evine donmuyor, olen adamin kucuk veya buyuk kardesi veya yakin erkek akrabasina es oluyordu.
Goralilarda evliligin yedi gobek oteden akrabalik mesafesi olan aileler arasinda gerceklestirilmesi bir tore geregi iken, bugun bazi Goralilarin ifadesiyle kiz bulma sikintisi nedeniyle, bu kuralin 3 gobege kadar dustugu belirtilmistir. Bu evlilik bicimi (distan evlilik-egzogami), Oguz Turklerinin disinda Kazaklar, Kirgizlar, Baskurtlar, Altaylilar, Yakutlar, Uygurlar ve diger Turk topluluklarinda caridir. Oguz Turklerinde ise, yani Ozbekler ve Turkmenlerde (icten evlilik endogami)yakin akrabalar arasinda evlilik caiz gorulur. Bu nedenle Anadolu’da akraba evliligi hosgoruyle karsilanan bir olgudur. Ancak, Turkiye, Ozbekistan ve Turkmenistan disindaki Turk topluluklarinda hosgoruyle bakilmaz.
Ornegin Kazaklar yedi kusak gecmeden akraba arasindaki evlilikleri
helal gormezler. Tezcan’in kaydettiklerine gore, Turkiye’de akraba
evlilikleri daha ziyade Dogu ve Guney Dogu Anadolu’da yayginken, bazi yorelerde yedi gobek oteden evlenme gelenegine de tesaduf edilir.
İ. Yasa bir gocmen koyu olan Ankara Taspinar koyu’nde benzeri bir gelenegin varligina dikkat cekmistir.
Turkmenistan ve Ozbekistan’da ise, yakin akraba evliligi Anadolu’daki kadar yaygin bir olgu degildir. Turkmenler, yakin akrabalari ile kiz alip verdiklerinde erkek tarafi kiza baba tarafindan ve kiz tarafi erkek tarafina anne tarafindan akraba oldugu takdirde nikâh yerinde gorulurken, kiz kardesin oglu dayi kiziyla evlenilmesine caiz gozuyle bakilmamaktadir. Bu nedenle, yakin akraba evliliginde asilmamasi gereken belirli sinirlari vardir.
Turkmenlerde “dayi” yedi atanin yerinintutar anlayisi hakimdir. Mehmet Eroz’un gorusune gore, Anadolu’ya yerlesen Turk topluluklari
kendilerini yabanci unsurlardan koruyabilmek icin icten evlilige/akraba evliligine icten evlilige yonelmislerdir. Keza ayni gelenek Nermin Erdentug’un Elazig’a bagli Hal Koyu’nde gerceklestirdigi arastirmada oncelikli ve yaygin bir sekilde tespit
edilirken, Antalya Yoruklerinde de yaygin olmasa da surdurulmektedir.
Erdentug ayrica leviratus turu evlenmeye Anadolu’nun bircok yerinde
rastlanildigini belirtmektedir.
Her ne kadar M. Eroz icten evlenmeyi ya da akraba evliligini yabanci unsurlarla karismamak endisesine baglamissa da İslamlasma sonrasi Arap unsurlarla daha yogun iliskiye giren Turk topluluklarinin bu
gelenegi onlardan aldiklari da belirtilebilir. İlginc olani, Balkanlardaki Turkler Anadolu kokenli olmakla birlikte, akraba evliliginin tasvip edilmemesidir.
Olumle Ilgili Adetler
Goralilarda bir olum vuku buldugunda, olu evinde ocak yanmaz. Yemegi
komsular getirir.Yedinci gunde helva dagitilir. Ayrica olu evinin kapisinin onune sandalye konulur ve uzerine havlu atilir. Olunun yedisine kadar okunur. 40, 52. sene-i devriyesinde yemek verilir. Olunun ardindan Yasin ve Mevlut okutma adeti Gora’da halen devam
etmektedir. 40. gecede camide yapilan duanin ardindan seker dagitma
adeti ile Anadolu’daki uygulama cok benzerdir. Bu bakimdan olumle ilgili adetlerde de Anadolu ve Orta Asya Turk topluluklariyla onemli benzerliklerin varligina sahit olunmaktadir. Ayni sekilde Elazig’a bagli Hal koyunde olu cikan evde 1 hafta yemek pismez, akraba ve komsular gonderir. Kazaklarda ise olunun cani icin yedi gun corek dagitilir, Helva dokulur, ve olu cikan eve ertesi gun ekmek ve
yemek gonderilir. Ayrica, olumden uc, yedi, kirk, yuz gun ve bir yil
sonra ozel yemek verilir.
Goralilarda olu kadinsa kadin erkekse erkek cenazeyi bekler. Ayni âdete Erdentug’un Hal Koyu arastirmasinda da rastlamaktayiz. Olunun uzerine bicak ya da makas konur. Bu adet, Anadolu’da ve bazi Orta
Asya topluluklarinda da gorulur. Goralilarda gorulen diger olumle
ilgili adetler olarak olunun uzerinden hayvanin gecmesi engellenmesi ve olumunden bir yil sonra olunun elbise ve esyasinin dagitilmasidir.
Ayrica, turbeye ve agaca elbisesinde bir iplik baglama adeti var. Kimisi ceketini, hastaligini agaca birakip kendini iyilestirmesi icin agaca asar. Yaz ortasinda Agustosta turbeler ziyaret edilir. Arife ve bayramlarda mezar ziyareti vardir. Mezar ziyaretlerine sadece erkekler gider. Bu adetlerinde Anadolu ve Orta Asya Turk topluluklarinda ayni ve benzerlerine rastlanilir.
Gora’da dikkat cekici etnolojik arastirma bakimindan onem tasiyan diger bir gelenek ise, mezar taslarina ailevi ya da sulale tamgalarinin islenmesidir. Ayni âdetin benzerini Kazaklarda bulabilmekteyiz. Olen kisinin akrabalari, onun mezarlarini yapar ve belgi koyarlar. Belginin uzerine olen kisinin ismi, yasi, kabilesi ve tayfasi, yazilir, varsa kabile belgisi konulur.
Diger Adetler
Goralilardaki tespit edebildigimiz diger adetler asagidaki sekilde sayilabiliriz. Bu adetlerin aynisina ya da benzerine Orta Asya ve Anadolu Turk topluluklarinda rastlamak mumkundur.
Goralilarda misafir bos gonderilmez, azik ya da elbise verilir. Kazaklarda ise, gelenek geregi misafir, ev sahibinin ati, silahi ve kopeginden baska her seyini isteyebilir. Ev sahibi ise misafirin istedigini verip onu ugurlar.
Misafir geldiginde gelin sofraya oturmaz. Evin erkegi ve yasli annesi oturur. Misafir esige basarsa hakaret sayilir.
Anadolu’nun basta Erzurum olmak uzere belli yorelerinde ve Orta Asya topluluklarinda gorulen cirit oyununa Goralilarda da rastlanir.
Goralilar'da geceleri borc para alinip verilmez. Para alisverisi sabah yapilir. Geceleri tirnak kesilmez. Cati altinda ve esikte oturulmaz. Cinler ve perilerin kuytu yerlerde barindigina inanilir.
Gora’da Sultan Nevruz Mart Ayinda kutlanir. Nevruz Bayrami Bozkir
halklarina ozgudur. Her ne kadar bazi sosyal bilimciler Nevruzu Kuzey Avrupa yarim kuresinin geneline ait bir bayram olarak gorseler de, bu
kutlamanin sosyolojik acidan aciklamasi yasama tarzi ile mevsumsel dongusellik arasinda iliski kurularak yapilabilir. Bozkir cografyasinda bayram ve senlikler, belli bir mevsimsel donguye atfen kutlanirlar. Bu mevsimsel dongunun o toplulugun yasama tarzi icin bir anlam ifade etmesi gerekir.
Mart Ayinin sonlari baharin uyandigi hayvanlarin otlaklara cikmaya baslayacagi bir mevsimsel donguyu ifade eder. Bu munasebetle, bozkir cografyasinda yasayan gocebe topluluklar icin toplumsal bir anlami olan Nevruz’un kutlama geleneginin Turk ve Mogol topluluklarindan diger topluluklara gecmesi kuvvetle muhtemeldir.
Keza, Curcevden (hidrellez) Gora’da cok ihtisamli kutlanir. Cunku
Mayis basi daha yuksek yerlere yaylaklardan yaylalara surulerle hareket etme zamanidir. Bu mevsimsel dongu de torenle kutlanir. Ayni sekilde bu senligin kaynagi gocer yasama tarzidir.
Goralilar, su verirken bir elini gogsune koyarlar. Abdest aldiktan
sonra lavabodan ciktiktan sonra elde peskirle beklenir. Bu adetlere
Anadolu ve Orta Asya topluluklarinda da rastlamaktayiz.
Kadin carsiya gitmez, yillik erzak carsidan alinir, Kadin erkegi gorunce sirtini doner ve yuzunu kapatir. Bu adette İslamlasma sonrasi medrese etkisi cok acik bir sekilde belirgindir.
Goralilar acik bir sekilde gorulen medrese etkisi nedeniyle, yuzyillar oncesine dayanan İslam oncesi bircok adet ve gelenegi,
bid’at oldugu gerekcesiyle terk etmis olabilirler.
Goralilar Ay tutuldugunda Kur’an okurlar. Ay tutulmasi esnasinda,
silâh atmak, teneke calmak, gurultu cikarmak ve İslâmiyet ile birlikte ise dualar etmek, Turk dunyasinin bir cok yerinde bilinegelmektedir.
Goralilar ile Kazak halkinin ortak bazi inanislarina asagidaki ornekler, Gora Halki ile Orta Asya halklari arasindaki kulturel akrabaligin onemli delillerini teskil eder. Bu inanislarin, bircoguna diger Turk topluluklarinda da rastlanir.
.. Sofraya ve yemege basilmasi iyi sayilmaz.
.. Kapi esigine oturulmaz ve basilmaz.
.. Aksam saatlerinde ve geceleri ev supurulmez ve tirnak kesilmez.
.. Buyukler konusurken sozleri bitene kadar dinlenir.
.. Yildizlari parmakla sayilmaz sayilirsa elde sigil cikacagi inanci
vardir.
.. Gokyuzunde hicbir sey parmakla gosterilmez.
.. Bicak hediye verilmez, bicakla cocuklarin oynamasina iyi gozle
bakilmaz.
.. Ekmek yere atilmaz, ekmege basilmaz.
.. Geceleri islik calmaya iyi gozle bakilmaz.
.. Boynuna herhangi bir seyi asmaya iyi gozle bakilmaz.
.. Yerli yersiz gulmek iyi karsilanmaz.
.. Geceleri aynaya bakmak iyi gorulmez.
.. Aksam hava karardiginda kesinlikle para alisverisi olmaz. Para
verilmez.
.. Ekmegi tek elle bolmek iyi karsilanmaz.
.. Yenilen yemek kotulenmez.
.. Kus ve karinca yuvalarini bozmak iyi karsilanmaz.
.. Yasca kucuk olanlar buyukler sordugunda konusurlar.
.. Yemegi once erkekler, sonra kadinlar, sonra cocuklar yer.
.. Baskasinin yatagina oturmak iyi karsilanmaz.
.. Sol el ile yemek yeme iyi karsilanmaz.
.. Pantolon ve coraplar yatagin basina konulmaz. Goralilarda yatilan
odada dahi corap tutulmaz.
Genel Degerlendirme
Yukarida belirtilen, yemek ve sofra kulturu, dogum, dugun, olum ve diger adetlerle halk inanislari bakimindan Goralilarla hem Anadolu hem de Orta Asya Turk topluluklariyla karsilastirildiginda buyuk benzerlikler ve ayniliklar hemen goze carpar. Burada belki de en temel farklilik, Anadolu’da endogamik/icten evlige hosgoru ile bakilirken, Orta Asya ve Balkanlarda egzogamik/distan evliligin
tercih edilmesidir.
Atarekil evlilik geleneginde, distan evlilik, kiz kacirma, baslik/kalin ve levirat turu evlilik yer alir.
Turkone, İnan’dan aktardigina gore, Turklerde distan evlilik iki boyun birbirinden kiz alip vermesi seklinde gerceklesir. Hicbir kabile kendi dahilinden evlenmez. Bugun de bu gelenegin kalintilarinin devam ettigi gozlemlenmektedir51.
Ogel’e gore, Levirat turu evlilikte ise, kendisi icin baslik/kalin
odenen gelinin, erkek ailesinin mali haline gelmesi soz konusudur. Olen kardesin karisina odenen kalin da butun ailenin miras payi oldugundan dul kalan yenge, bekar erkek kardesle evlendirilmektedir.
Turkone’nin kaydettigi ve Ziya Gokalp’in de Secere-i Turkî’den aktardigiyla, Uygurlarin ciftci, coban ve avci olarak uc gruba ayrildigi, suru sahiplerinin kalinbaslik karsiligi avci toplulugun kizlarini alip kendi obalarina goturduklerini ifade etmekte, bu olguyu basligin kaynagi olarak gostermektedir.
Robert Briffault, anayerli evlilikleri bir hizmet evliligi olarak ortaya ciktigini, ancak, bu hizmetin karsiligi olarak baslik parasinin devreye girdigini, anayerli evliliklerde koca esini evinde ziyaret ederken, basligin kocanin karisini evinden ayirarak kendi evine goturmesinin bir bedeli olarak ortaya ciktigini one surmektedir.
Hint-Avrupa topluluklarinda, baslik parasi yerine drahoma vardir, drahoma, kiz tarafinin erkek tarafina odenen evlilik bedelinin adidir. Dolayisiyla, Avrupa kitasina ozellikle Balkanlara baslik/kalin parasi Bozkir cografyasindan yani Orta Asya’dan gocen halklar tarafindan getirilmistir. Bu adet, bazi Hint Avrupa kokenli halklarda goruluyorsa, bunun nedeni, zaman icerisinde bozkirli gocebe
halklarla girdikleri etkilesim olmalidir. Cunku baslik/kalin gelenegi, genelde ne bir Hint-Avrupa ozelde ise ne de bir Slav gelenegidir.
Slavlar koken itibariyle tarimla ugrasan topluluklardir. M.S. 5. yuzyildan 13. Yuzyila kadar Orta Asya cografyasindan Balkanlara yiginlar halinde gocler gerceklesmis, Bozkir kokenli buyuk bir nufus birikimi soz konusu olmustur. Ozellikle, gocebe kokenli Avar ve Bul-ogur (Bulgar) Turkleri, verimli bir tarim cografyasi ozelligine sahip Balkanlarda Slavlarin tarim tecrubesinden istifade edebilmek icin, onlari tarim alanlarinda istihdam etmisler ancak zamanla onlarla karisarak Slav dillini benimseyip Hiristiyanlasmislar, sonucta asimile
olmuslardir.
Bugun 8 yuzyili icine alan bir zaman surecinde Orta Asya’dan Balkanlara gocen hicbir Turk dilli topluluk kalmamistir. Bunun istisnasi Macarlardir. Macar Kimliginin ve dilinin korunmasinda Osmanli yonetim ve desteginin buyuk onemine unlu Macar tarihci S. Takats dikkati cekmektedir56.
Hayvancilikla ugrasan topluluklarin kokeni Bozkir cografyasi yani Orta Asya’dir.
Etnik yapilarla yasama tarzi arasinda goz ardi edilemeyecek bir
iliski soz konusudur. Ornegin Guney Balkanlarda Slav topluluklarinda
ortaya cikan Zadruga tipi aile, bu topluluklarin tarim temelli yasama
tarzlarindan kaynaklanir.
Zamanla Slav dilli hale gelen bir cok Balkan toplulugu, Slav unsurlarla etkilesim sonucu bu hale gelmisler, cevrede yer alan etnik unsurlarla yuzyillar boyu suren yogun etkilesim, kendi dillerini devam ettirmelerini saglayacak ortami ortadan kaldirmis olmalidir.
Gora dili uzerine ciddi hicbir arastirma yapilmamistir. İlk bakista,
Gorance, bir Slav dili olmaktan ziyade, gerek kelimeler gerekse dil yapisi acisindan Slav dilleriyle Turkcenin bir karisimi olan karma bir dil ozelligi gostermektedir.
Goralilarin bulundugu cografya dikkate alindiginda, yasama tarzi ve
kulturel degerler itibariyle Slav unsurlarla baglari bulunmamaktadir. Ancak yasadiklari cografyada Slav topluluklarla Slav dilli bir cevrede yogun etkilesimde bulunmalari, dillerinin karma bir dile donustugu intibaini vermektedir.
Goralilar, ayni zamanda Torbes ve Pomak adlariyla anilan Balkanlarin diger topluluklariyla ortak dil ve kulture sahiptirler, Sirp bilim cevrelerinin Gorali kavramini kabul etmedikleri onlara Pomak adini verdikleri soylenmektedir.
Ancak, ayni etnik toplulugun uc ayri adi olamaz, dolayisiyla Gorali, Torbes ve Pomak adlari, onlara cevrelerinde yer alan muhtemelen Slav topluluklar tarafindan verildigi ve gercek etnik adlari olan Orta Asya’dan bu cografyaya tasidiklari boy adlarinin unutuldugu kanaatindeyiz.
Buna ragmen, mezar taslarindaki belgi ve tamgalar, birer maddi delil olarak kokenlerinin hangi Turk boylarina ait oldugunu bizlere soylemektedir.
Goralilar uzerlerinde yurutulen tum farkli etnik kategorilendirme
cabalarina ragmen buyuk bir cogunlukla kendilerini Turk olarak tanimlamaktadirlar. Bu son derece onemli bir aidiyet iliskisidir.
Nitekim bugun icin Turkce’yi ana dil olarak uzun yuzyillardan beri konusmamis ve Slavik dillerin tesiri ile cok uzun yuzyillar once dillerini kaybetmis olmalarina ragmen cogunluk itibariyle kendilerini Turk kimligine ait hissettikleri tarafimizdan tespit edilmistir.
Gora, daha once yapilan calismalara gore Balkanlarda cok uzun bir zaman diliminden beri var olan bir bolgedir. Bu bolgede yasayan insanlarin bizce en onemli ozelligi kendilerini cevrelerinde yer alan diger etnik topluluklarin hicbirine dahil etmemeleridir.
Kendi etnik aidiyetlerini ortaya koyarken sahip olduklari dini inanc
da kimliklerini belirlemede tek basina yeterli olmamaktadir. Nitekim bu bolgede yasayan Bosnak ve Arnavutlarla ayni dine (İslam’a) mensup olsalar da onlarla bir etnik aidiyet bagi kurmamaktadirlar.
Gora bolgesi uzerinde yurutmus oldugumuz saha calismasi ve konunun teorik zeminde tartisilmasindan sonra ulasmis oldugumuz ilk bulgulari bu sekilde degerlendirip bu deneyimden edindigimiz bilgilerin ileriki calismalarimiz icin onemli bir kalkis noktasi saglayacagi kanaatindeyiz..
Prof. Dr. H. Musa TASDELEN*
Yrd. Doc. Dr. M. Kemal SAN*
Yrd. Doc. Dr. İsmail HİRA*
T.C. Sakarya Universitesi - Sosyoloji Bolumu
http://groups.yahoo.com/group/rumelililer/message/5066