Avrupa Avrupa Dediğimiz

4 Haziran 2009 Perşembe

"BULGARİSTAN'DA TÜRK FOLKLORU" SEMPOZYUMU VE BULGARİSTAN GEZİ NOTLARI

"BULGARİSTAN'DA TÜRK FOLKLORU" SEMPOZYUMU VE BULGARİSTAN GEZİ NOTLARI
Dr. Yaşar KALAFAT

Bu yazıyı 13-15 1998 tarihleri arasında Bulgaristan'ın Şumnu şehrinde Episkos Konstantin Prevlavs Üniversitesi Yabancı Diller Fakültesi Rus Dili ve Türk Dili Bölümü Edirne Trakya Üniversitesi ve Türkiye Folklor Araştırma Kurumu tarafından düzenlenen "Bulgaristan'da Türk folkloru Sempozyumu" münasebetiyle tuttuğum notlardan hareketle yazdım.

Bu sempozyuma biz "Bulgaristan-Anadolu kararlaştırmalı Türk Halk İnançları, konulu bir bildiri ile katıldık. Bulgaristan'da bulunduğumuz zaman içerisinde derleme imkan bulduğumuz halk inançlarını ise, "Bulgaristan-Şumnu Türk Halk İnançları" başlığı ile makale yaptık.

Sempozyuma Romanya ve Makedonya'dan da bilim adamları çağrılmış olmalarına rağmen katılım Bulgaristan'dan 20, Türkiye'den 9 ve Gagauzel'inden bilim adamı şeklinde olmuştur. Bulgaristan'dan Şumnu'nun yanısıra Sofya'dan da iştirak olmuştur. Bulgaristan'dan katılanlardan katılan bilim adamlarından 8'i Türktüler.

Sempozyuma T.C.'nin Burgaz Başkonsolosu M. Babur Hızlan da katılmıştır. B. Hızlan kısa konuşmasında Bulgaristan'daki Evlad-ı Fatihan'dan evvelki Slavlaşan Bulgar Türklüğünü de değinmiş sonra sempozyumun şeref masasında; Türkiye'den gelen kuruluş temsilcileri; Prof. Dr. Mertal Tulum, Salih Baklacı, İ.Ü. Nasrattınoğlu, Şumnu Belediye Başkan Yardımcısı Petır Sincirliyev, Prof. Totyu Totev ile birlikte yerini almıştır.

Babur Hızlan konuşmasında, bir dönem Bulgaristan Türklüğü'nün yok sayıldığı, geçmişteki bu karanlık günlerden Bulgar Türklüğünün Folklorunun hatırlandığı bu günlere gelindiğini, bundan çok memnunluk duyduğunu belirtti. Yaklaşık 100 kişi olan sempozyum salondakilerden alkış aldı.

Petır Sincirliyev'de konuşmasında, Balkanlardaki Türk-Bulgar kültür hareketinin iki ülkenin kardeşçe ilişkilerini olumlu etkileyeceğini belirtti.

Türk Folklor Kurumu Başkanı İrfan Nasrattınoğlu, Bulgaristan Türklerinin geçmişlerini Proto Bulgar döneminden başlayarak anlattı.

Prof. Dr. Totev, Sumnu Devlet Üniversitesi Rektörü sıfatıyla 13.11.1998 günü "Bulgaristan'da Türk Folkloru Sempozyumu münasebetiyle bir konuşma yapmıştır. Konuşmasında; "Bu İlmi Sempozyumun ve katılan bilim adamlarının Türk-Bulgar Dostluğuna büyük katkılarda bulunacağını, verilen ilmi bildirilerin kitap olarak basılacağını, bu dökümanların gelecek nesillerin aydınlanmalarında yardımcı olacağını, Trakya Üniversitesi ile Şumnu Üniversitesi arasında kurulan bu ilmi köprü için Salih Baklacı'ya minnet duyduğunu" belirtti.

Totyu Todev Sempozyumun randımanlı olması için elinden gelen gayreti gösterdi ve Türkiyeli Türk bilim adamlarına yakınlık gösterdi. Totyu Todev için Şumnu'lu Türk bilim adamları "gerçek bir Türk Dostu" demektedirler.

Sempozyumun bildiri dili Türkçe ve Bulgarca idi. Türkiye'den katılan delegeler. Osman Aziz ve Salih Baklacı Bulgarca, Yaşar Kalafat, Ahmet Hasan Çelebi, Emin Kalay, Mesude Şenol, İrfan Nasrattınoğlu, Kenan Oflas, bildirilerini Türkçe verdiler. Gagauzyeri'nden Tudorka Arnaut Bulgaristan'dan Haşim Akif, Sabri Alagöz, Nazmiye Hasanova, Fikriye Mehmet, Emine Halil, Osman Aziz, Kazim Memiş, İsmail Alagöz Türkçe verdiler.

Türk bildiricilerden daha ziyade Sofya'dan katılan bildiri sahipleri bildirilerini Bulgarca verdiler. İbrahim Tatarlı değerlendirme konuşmasını Bulgarca yaptı. Ferihan Atasoy'da Bulgarca konuştu.

Bulgaristan'da resmi dil, eğitim dili Bulgarca'dır. Faaliyeti Edirne Trakya Üniversitesi, Türk Folklor Kurumu ile Şumnu Devlet Üniversitesi birlikte düzenledikleri için Türk bilim adamlarından bir kısmının Bulgarca bildiri vermeleri yadırganmadı.

Şumnu Devlet Üniversite'sindeki Türk bilim adamları henüz okutman seviyesindedirler. Bulgaristan Türkü kanunen almış olduğu kültürel hakları henüz tamamen kullanamıyor olsa dahi birkaç yıl gibi kısa bir sürede alınan semere hiç de fena değildir. Bu gelişme Bulgaristan'ın demokrasiyi geçiyor olması ve Türk toplumunun ilmi kültürel değerlerine sahip çıkması itibariyle önemlidir.

Fikriye Mehmet Şumnu Devlet Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Türkçe okutmanıdır. 14.11.1998 günü, Bulgaristan'da Türk Folkloru Sempozyumu'nda verdiği "masalların eğitimde rolü" konulu bildirisinde, üniversitede haftada 4 saat Türk Dili ve Edebiyatı dersi verildiğini belirtti. Üniversite'de okutulan bu dersin müfredatının ve eğitim malzemesinin Türkiye'de hazırlandığını açıkladı.

Bulgaristan'da, uluslar arası toplantılarda "Bulgaristan'da Türk varlığı, onun dilinin Türkçe olduğu ve bu konuda Türkiye Cumhuriyeti ilmi çevreleri ile dayanışma sürdürüldüğü söylenilebilmektedir.

Şumlu Devlet Üniversitesi, Şumnu Türklüğünün Akademik kadrosunu içermektedir. Üniversite'de Türklere ait bir fakülte veya Türklerin ayrıca bir üniversitesi de yoktur. Başkanı Türk olmayan bir bölümde istihdam edilen ve aralarında Doktoralı kimsenin de bulunmadığı bir grup araştırmacı, öğrencilere sadece Türkçe dersi vermektedir.

Bu bölümde görevli Türk bilim adamları Mehmet Beytullah, Haşim Arif, Ferihan Atasoy, Kazım Memiş, Osman Aziz, Emine Halil, Fikriye Mehmet, Nazmiye Hasanova, Sabri Alagöz, İbrahim Hasan'dır. Bunlardan bir kısmı dışardan derslere girmektedir.

Sumnu'da Sumlu bir Türk potansiyelin oluşması bu bölümün güçlenmesine bağlıdır. Bu bölüm, Türkiye'de yüksek öğrenim alan Bulgaristan Türklerine uygulanılacak özel istihdam politikaları ile istenilen şekli alabilir.

Sempozyum'daki diğer bildirilerde "Prof .Dr. İbrahim Tatarlı'nın "Bulgaristan Türk folklorunun Temel Problemleri" Prof. Dr. Todor Cicev'in" Türkçe iki Bulgar Noel Türküsü" Doç. Dr. Tsvetana Georgieva'nın "Çağdaş Kırcaalide Geleneksel Türk-Bulgar Kültür Etkileşme ve Çatışmaları" Dr. Galina Lozanova'nın Bulgaristan Müslümanlarının Adetlerinde Azrail" dr. Lübdnur Mikov'un "Tırgovişte Bölgesi Türk folklorunda Kız. Ana Tekkesi" "Türk Bojidar Aleksiev'in "Bulgaristan folklorunda, Demirbaba Tekkesi" As. Grigor Grigorov'un "Bulgarca İstanbul Pazar Kültürü" folklorcu Yazar Elena Ognonova "Bulgar-Türk masallarında paralel motifler"

13-15 Kasım tarihleri arasında Şumnu'da yapılan Bulgaristan'da Türk Folkloru Sempozyumunda "Sumnu Türk Folklorunun İzleri" isimli bir bildiri ver Venata Yankova Bulgaristan'da Türklerin de var olduklarını geçmişte de Bulgaristan'da Türklerin varlıklarını sürdürdükleri, Sumnu'da folklor varlığı itibariyle bu gerçeği inkar etmenin mümkün olmadığını söylemiştir.

Bulgaristan'da tarihi Türk varlığı Bulgar ilim adamları tarafından çeşitli ilmi disiplinlerin alanı kapsamına giren konular itibariyle Resmi Bulgar görüşüne rağmen açıklanabilmektedir. Bulgaristan bilim adamlarının Türk varlığına dair ne düşündüklerini görüş farklılıkları ile birlikte bilmek ve buradan hareketle daha sağlıklı politikalar üretmek, Bulgar bilim adamları ile birlikte sık yapılacak sempozyumlarla sağlanılabilir.

Bulgaristan'da Türk Milli Şuurunun ilmi temellere oturtulabilmesi itibariyle; "Türk Ağızları", "Bulgaristan Mutfağı", "Bulgaristan'da Türk Toponomisi", "Bulgaristan'da Türk Otomatiği", "Bulgaristan'da Türk Halk İnançları", "Bulgaristan Türk Dokumanlığı", "Bulgaristan Türk halk oyunları" nın master planlarla incelenmesi üzerinde durulmalıdır.

Bulgaristan Türkleri arasında töre tam canlılığı ile olmasa da hala yaşamaktadır. Töreyi uygulamaya karşı hiçbir baskı yoktur. Töre'nin canlılık kazanması hayata geçirilmesi için rahatlıkla telkin yapılabilmektedir.

Sempozyumda İbrahim tatarlı "Bulgaristan'da Türk Folklorunun Temel Unsurları" Salih Baklacı "XIX. yy. sonları ve XX. yy. başlarında Türk Bulgar Folklor İlişkileri" Haşim Akif "Doğu Rodoplardan ezgiler" Sabri Alagöz "Türk Düğün Gelenek ve Türküleri" Emine Halil "Türk Bulgar Mutfağında Etkilenmeler" Ahmet Hasan Çebeci "Bulgaristan Türklerinde Pehlivanlık Gelenekleri ve Yetiştirdikleri Dünya Şampiyonları" İrfan Nasrattinoğlu "Türk Bulgar Folklorunda Etkileşmeler" Yaşar Kalafat "Bulgaristan Anadolu Karşılaştırmalı Türk Halk İnançları" Ferihan Atasoy "Kırcali Türklerinde Nikah Adetleri" Mesude Şenol "Macar Türk Doğum Adetleri", Kenon Oflas "Balkanlarda Konuk Ağırlama" Tudorko Arnaut "Bulgaristan-Moldova-Ukrayna Gagauzlerının Halk Kültürü Paralelliği konulu bildiriler vermişlerdir ki, bu bildiriler Bulgaristan'da Türk töresel hayatının giderek baskıdan kurtulmaya yüz tuttuğunu gösterir. Nitekim bu teşhisi Bulgar bilim adamlarının bildirilerinden hareketle de koyabiliyoruz.

Nitekim, Bulgar Araştırmacı Nadejda Progova verdiği 21870 tarihli ilk Nebadat Kitabında Bulgaristan'da Türk yemekleri" isimli bildirisinde, tarihi bir belgeyi esas alarak Bulgaristan'daki Türk Yemek Kültürünü izah etmiştir. Veneto Yankova, "Şumnu yöresinde Türk Folklor Öyküleri ve Söz Ustaları" isimli bildirisinde Bulgaristan'da devam etmekte olan Türk sözlü kültürünün izahını yapmıştır.

Bu konulara yer verilince Sofya Üniversitesi'nden Krosimira Koleva yaptığı oturum başkanlığı münasebeti ile Bulgar ve Türk kültürel etkileşimine dair Bulgarlar ve Türklerin verdikleri bildirilerden etkilenerek yakın bir zamanda iki ülke aydınları bu konuyu geniş bir şekilde ele alan bir sempozyum düzenlenmesini teklif etti. Bu teklif olumlu karşılandı.

Bulgaristan'da Avrupa Birliği'nin ve uluslar arası bazı kuruluşların sürekli baskıları sonucu yönetim ve aydında bir demokratikleşme arayışı başlamıştır. Diğer taraftan Bulgar Yönetimlerince uygulanan baskıca yöntemler Bulgar iç dinamiklerinin de tepkisine yol açmaktadır. Bulgaristan'da Türklerle ve Türkiye ile birlikte zorlukları yenmek taraflısı bir potansiyel oluşmuştur.

Türk bilim adamlarının Prof. Dr. İbrahim Tatarlı, "Bulgaristan Türk Folklorunun Temel Problemleri "Türk Atasözlerinin Bazı Sözdirim özellikleri" As. Fikriye Mehmet" Masalların Eğitimde Rolü" "şair Ozman Aziz "Rodop Türk Efsaneleri Gazeteci Yaşar Karim Memiş, "Folklor Araştırmalarında Basının Rolü" konulu bildirileri kültürel yaklaşımı kolaylaştırmıştı. Bulgaristan ile Türkiye arasındaki ilmi-kültürel ilişkiler yoğunlaştırılabilir ise; Proto-Bulgar Türkü gerçeğinin anlaşılması kolaylaşır. Bu gelişme, slavlaştırma politikasını zaaf yaratabilir. Türkiye'nin, Balkan Türklüğünü, sadece Evladı Fatikan'a bağlamış olma hatasının geç de olsa telafisi kolaylaşır.

Todora Arnaut Gagauz yerinden Komrat Üniversitesi Halk Bilimi Türkiyat Dersleri hocasıdır. Üniversiteyi Azerbaycan-Bakü'de bitirmiş doktorası Türkiye yapmaktadır.

Aktif ve Şuurlu Ortodoks Türklerden olan Todora Arnaut "Bulgaristan-Moldova-Ukrayna Gagauzlarının Halk Kültürü Paralelliği" isimli bildirisi ile Balkanlardaki Hıristiyan Türk varlığının ortak kültürel değerlerini halk kültürü itibariyle izah etti. Böylece bu alanda ve kodda anılan coğrafyanın İslamiyet evveli Türk varlığı izah ediliyor, bu geçmişin günümüze gelen uzantısı anlatılmış oluyordu.

Bu tema sempozyumun açılışına katılan açılış oturumuna eş başkanlık yapan Burgaz Başkonsolosumuz M. Babür Hızlan tarafından da yaptığı açılış konuşmasında kürsüden dile getirildi. Anılan şahıs onuruna Bulgaristan Merkez Bankası Genel Müdürü Gospodin Stoyanev verdiği yemekte de Rektör Totyu Totev ve diğer özel davetçilerin huzurunda bu gerçeği açıkladı. Bu gerçek yaşar Kalafat (Bulgaristan-Anadolu Karşılaştırmalı Türk Halk İnançları" isimli bildirisinde ve diğer bazı bildirilerde dile getirildi.

Bir Bulgaristan Türkü bize şu bilgileri verdi; Bulgaristan'da İslam halk büyük çoğunlukla Sünni inançlıdır. Heterodoks olan kesim Alevi ve Kızılbaştır. Kızılbaşlık ve Alevilik tanımları ile açıklanan kesimlerin aralarındaki inanç ve anlayış farkını ancak özel çalışma yapmış uzmanlar belirleyebilir. Halkın arasında bu tarz bir tasnif ve bölünme yoktur. Halk bu türden bir itham ve mensubiyet içerisinde değildir. Sünni inançlı kesimlerle bu çevre arasında da herhangi bir ihtilaf yoktur. Taraflar arasında rahatlıkla evlilikler olmaktadır. Birçok Bulgaristan Müslüman Türkü, Sünni mi veya Alevi Kızılbaş mı olduğunu dahi bilmez. Bu hale geçirilen uzun ataist dönem ile Bulgar Devlet yönetiminin Müslüman Türk halka uyguladığı ağır baskı da yol açmıştır. Müslüman halk, baskının kaynağı olan Hıristiyan Bulgar yönetimine karşı, daha geni tabanlı olmayı tercih etmiştir. Giderek Müslüman Türkler dini inanç itibariyle aralarında daha toleranslı olmuşlardır.

Bulgaristan Türkleri arasında mezhep mensubiyeti, mezhep taassubu, mezhepler arası ihtilaf, mezhep içi örgütlenme yoktur. Çok kere Bulgaristanlı sade Müslüman vatanda hangi mezhepten olduğunu bilmez. Mezheplere dair ayrıntılı bilgisi de yoktur. Muayyen kimseler, Alevi-Bektaşi olarak bilinen Türk bölgelerine dair genel bilgi sahibidirler.

Bulgaristan'ın Müslüman Türkleri ile Hıristiyan Bulgarlardan Ortodoks ve Katolikler arasında evlenmeler olmaktadır. Komünizmin Bulgaristan'da girmesinden evvel bu iki dine mensup insanlar aralarında evlenmezlerdi. Komünizm bir dönem bu tür evliliği hızlandırmıştır. Demokrasi geçiş döneminde milli mensubiyet ve dini mensubiyet duyguları Türkler arasında tekrar canlanmış Müslüman Türk halk gayri müslüm Bulgar halk ile evlenmeye mesafeli bakmaya başlamıştır. Ancak yine de son dönem itibariyle de karşılıklı kız alıp vermeler devam etmektedir. Taraflar arası evliliği hızlandırarak Bulgar kimliğinde Türklüğü eritmek Bulgarlaştırmak geçmişte uzun süre Bulgar yönetiminin milli politikası olmuştur.

Türklerin mescit ve cami yaptırma ve yapma hakları baskı altında değildir. İstenilmesi halinde her Bulgaristan Türkü cami yaptırabilir. Cami yaptırılmasına önayak olabilir. Bu tür konuları takip edebilir. Türkiye ve Bulgaristan'dan bu maksatla para toplayabilir. Bu konudaki serbesti giderek artarken ve imkandan Türkler faydalanmaktadırlar.

Bir din görevlisi Türkün verdiği bilgiye göre; "Cenubi Bulgaristan'da Rodoplar bölgesinde Sunni İnançlı halk arasında Arapların dini faaliyetleri sonucu mezhep değiştirmeler başlamıştır. Araplar Rodop bölgesinde çok cami ve Şumnu bölgesinde 3-4 okula da maddi yardım yapıp sunni mezheplere müdahale etmemişlerdir.

İran'dan 1987-1998 yıllarında iki İranlı Şumnu'da İslam cemaat arasında dini faaliyet göstermiş Şumnu ahalisi de, cami çevresi de kendilerine pek itibar etmemiştir. Ermanlılar köyünden birkaç çocuk İran'a dini eğitim için götürülmüş, sonra bu çocuklar da İran'dan pek mutlu dönmemiş. İran'da namazın farklı kılınışını yadırgamışlardır. Elvanlı alevi köyünde İranlılar biraz taraftar bulabilmiş Şumnu'nun yaşlı alevi köylüleri İranlı misyonerlere pek itibar etmemiştir.

Bulgaristan'ın Alevi inançlı Müslüman Türkleri arasında Bulgar ve Fars bilim adamı ve uygulamacılarının çalışmaları bilinirken Türkiye'nin bu alanda akademik manada bir çalışması yoktur. 1980'li yıllarda Salih Baklacı'nın başlattığı bir çalışmayı Bulgar yönetimi engellemiştir.

Bulgaristan Aleviliğini inceleyen yabancılar; Sofiya Bıserova, Lvaniçka Georgieva, Hrısto Hristov, Danko Dimitrova, yordan Stefanov, Marta İvanova, Meglena Kuseva, Alabomur mikov'dur. Bulgaristan Türk Aleviliği Türk araştırmacılarca yeterince incelenmemiştir.

Bulgaristan'ın alevi (yerel tabirle Kızılbaş) köylerinin bir kısmının camisi vardır ve halkı namaz kılarlar. Bir kısım Kızılbaş köylerinin ise camileri hiç olmamıştır ve buralardaki Müslümanlar da namaz kılmazlar.

İran bu bölgeler üzerinde faaliyet sürdürmektedir. Ancak fazla etkili olamamıştır. Söyütlü Alevi köyünün camisini İran'lı din misyonerleri yaptırmışlardır.

Bulgaristan'da Alevilik, Kızılbaşlık olarak geçmektedir. Kızılbaş köyleri. Dulova (Akkadınlar), Kubralı (Bal Pınar), Bıselsı (Nasrettin), Sevor (Ceferler), Brodivari (Yeni Baltacık), Çernik (Karalar), Silistre merkezidir. Burada Kızılbaşlar Babailer ve daha çok da İsmailler kollarından oluşmuştur. İki grup aralarında Kızılbaşlığın yorumu konusunda ihtilaflıdır.

Türkiye'den gidip Bulgaristanda çalışmakta olan bir din görevlisine göre; Bulgaristan'da İslamiyet'in bölgeye ve Balkanlara Türklerden çok evvel Araplar tarafından getirildiği temaları işleniyor. İfadeye göre İstanbul'un Arap orduları tarafından feth edilme döneminde İstanbul'un muhasarasını kolaylaştırmak için Trakya'ya 25.000 Arap iskanı sağlanılmıştır. İddiaya göre Pomaklar Arap soyludurlar ve onlar buraya o dönemde yerleşmişlerdir. Araplar "Muhtar Pomak Bölgesi" iddiasındadırlar. Bu faaliyet başta Suudi Arabistan olmak üzere Körfez Ülkeleri Libya tarafından finanse edilmektedir.

Arap İslami zihniyetini bölgeye sokmak isteyen organizasyon bölgeden eğitim vermek için 600 gencine Arap ülkelerinden burs vermektedirler. Diyanete devredilmeden evvel Türk İmam Hatip okullarını da finanse etmek istemişlerdir. Bu organizasyon okullaşmadan ziyade cami yaptırmaktadır. Bulgaristan'da yapılmakta olan camilerin büyük bir kısmını bunlar yapmaktadırlar. Vahabilik Bulgaristan Türkleri arasında taraflar bulmaya yüz tutmuştur. Camii cemaatı arasında namaz farklılıklar baş göstermiştir.

Bulgaristan'daki İmam Hatip okulları Diyanet İşleri Başkanlığı (Diyanet vakfına devredilmeden bu okulların öğretmenleri özel Türk Lisesi öğretmeni olan kimselerdi. Ancak bunlar, Suudi Arabistan'ın ve diğer körfez, ülkelerinin Türkiye alehtarı tutumlarını onaylamıyorlar. Vahabiliğen karşıdırlar."

Pomaklar için Bulgar Yönetimi "Müslüman olmuş Bulgarlardır" demektedir. Onlara sınırlı da olsa polis ve subay olma imkanı biraz daha fazla tanınmaktadır. Böylece onların Bulgar yönetimine ısınmaları amaçlanıyor. Miktarları az olduğu için Bulgar Yönetimi Pomak etnik varlığını Türkler derecesinde tehdit görmüyor. Azınlık Yasası itibariyle Bulgarla eşit etnik kimlik edinmeleri halinde Bulgar halkın Pomak konusu ile ilgili özel bir tavrı yoktur. Halk seviyesinde pek az Bulgar, halkların eşitliğini kabul etmektedir.

Bulgaristan'ın Çepni bölgesinde 800 kadar Pomak köyü vardır. Bu köylerin tamamına yakınının cami imamı Arap ülkelerinden gelmektedir. İmamlar çocuklara din dersi vermektedirler. Pomak bölgesinde zaman zaman halk imza toplayarak Türkçe ders veren okul öğretmeni istemektedir. Arap din görevlileri cemaata "siz Arapsınız" diyip bu okullara çocuklarını göndermemeleri için baskı yapmaktadırlar.

75 yaşındaki 50 yıllık bir Türk cami İmamının ifadesine göre; "Köyünüzün camisi çok büyük değil ama ihtiyacı karşılıyor. Halk göç etti. Bu Türk köyünde 15-20 hane Türk kaldık. 5-6 kişi yaşlılardan cemaatımız var. Araplar gelip büyük bir cami yaptırılsın diye para bırakmışlar bitişik köydeki köylüler parayı yemişler."

Suudi Arabistan'dan Pomaklar üzerindeki yoğun İslami-Vahabi faaliyetleri, bazı Bulgar fanatiklerini tahrik etmiş, bu çevrenin tepkisi basına da yansımış ancak Bulgar Hükümetinin Vahabi faaliyetine karşı tedbir almasını sağlayamamıştır. Bunlar Yönetiminin Vahabilere karşı bu toleranslı tutumu "Bulgarlar Suudi Arabistan'dan kredi almış olabilirler" şeklinde yorumlanmıştır.

Suudi Arabistan ve Körfez Ülkelerinin Bulgaristan'da gösterdikleri islami hareketin toleransla karşılanması onların Vahabi oluşu ile izah edilirken, "Bulgaristan'da İslamın bütünlük arzetmemesi ihtilaflı iki İslam kesimin olması, Arap İslam misyonerlerinin Türkiye ve Türklük aleyhinde bulunmaları Bulgarların politikasına uymaktadır" şeklinde izah edilmektedir.

Bulgaristan'da yakın bir dönemde 50.000 civarında Pomak resmi müracaat yaparak kendilerini Türk olarak kayıt altına aldırmıştır. Din müşterekliği de olunca Pomak-Türk İslam İttifakı Bulgaristan Hıristiyan ortamında bir dayanışma çevresi oluşturmuştur.

Arapların Vahabi zihniyetli İslami anlayışı Bulgaristan'a sokmaları dönemin de İslam halk arasında Pomak-Türk ayrışımı başlamıştır. Pomakların dili Türkçe'den farklı olduğundan onlara farklı bir kimlik kazandırmak daha kolay olmuş ve Pomak potansiyelin yüzde 30 kendilerini Arap olarak kabullenmeye ve Vahabiliği benimsemeye başlamışlardır. Pomaklara Suriye'den getirtilip Balkanlara yerleştirilmiş oldukları telkin edilmekte ve dillerinin Slav lehçesi oluşu da Suriye de farklı Arapçaların konuşulduğu şeklinde izah edilmektedir.

Bulgaristan'da Vahabiliği ve Pomaklara Arap oldukları telkinini yapan 4 veya 5 merkez vardır.

Arap milliyetçiliği Arap İslam anlayışı ile birlikte geliştirilmekte ve yayılma alanı bulmaktadır. Bu ideoloji milliyet ve dini zihniyet itibariyle Türkler ve Türkiye'nin İslami anlayışından sadece farklılık arzetmemekte aynı zamanda fikir ve faaliyet alanı olarak da Türklüğün aleyhine gelişmektedir.

Kültürel hayata dair yapılan açıklamalara göre; Bulgaristan'da yeni bir yayın organının çıkarılması tasarlanıyor. Muhtemelen aylık olarak çıkacak olan bu yayın; aktüalite, kültür ve siyaset mahiyetli 2-3 fasikül olacaktır. Amaç, bir çok konuya yer verirken Bulgaristan Türkünü organize hırsızlığa, göçe teşvik uygulamalarına, siyasi şuurun oluşmasına dair bilgilendirmektir. Bu faaliyetin içerisinde Sadık Baklacı vardır. Onun ifadesine göre 2-3 aylık maddi destek sağlanabildiği takdirde, dergi kendisini finanse edebilecektir.

Bulgaristan Türkleri arasında yerel örgütlenme, göstermelik teşkilatlanma, yayın çıkarmış olma, çok kere bir geçim şeklidir. Az-çok pirim yapan bir uğraşı alanıdır. Bazı çevreler ise, çıkan yayınlar etrafında güç oluşturmaktan ise, yeni yayın ve örgütsel ilişkilerin oluşturulmasından yanadırlar.

Kazım Memiş'in çıkarmakta olduğu Balon isimli çocuk mecmuası 8.000 tiraj yapmakta ve çocuklar tarafından beğenildiği ifade edilmektedir.

Kırsal kesim sözleşmeden tamamen habersizdir. Kırsal kesimde Türkiye'nin TV Kanalları yakından izlenilmektedir. Daha ziyade diziler ilgi çekmektedir. Haberlerde ise Bulgaristan'daki Türk vatandaş, sözleşme türünden gelişmeleri bulamamaktadır.

Bulgaristan'daki İmam Hatip Okulu Personeli veya aydın işadamları da sözleşmenin mahiyetini ve içeriğini bilememektedir. Enformasyon yokluğu çekilmektedir.

Bulgaristan Türkleri örf ve geleneklerini yaşatma itibariyle hiçbir sorunla karşılaşmamaktadırlar. Dini günlerini istedikleri şekilde hayata getirebilmektedirler. Nişan, düğün, merasimleri, kandil geceleri, sünnet toyları, piknik gelenekleri, aile toplantıları gibi törelerde, hiçbir baskı yoktur. Bunları araştırmak ve araştırma sonuçlarını neşretmek tamamen serbesttir. Bu konularda, geçmişte günümüzün karşılaştırmasını yapmak, bulguları belgelemek, ilmi araştırma yapmak, arşivlemek tamamen serbesttir.

Bulgaristan Türklerinin milli kültürel hayatları itibariyle sorunları eşitlik yasaları ile elde ettikleri kültürel haklarının radyo ve TV'de realize edilememesindendir. TV Konusundaki hakları tanınmış iken, Millet Meclisi ilgili azınlıkların kültürel hakları yasasında, Türklerin hakları aleyhinde açıklamalar getirmişlerdir. Yasaya yapılan ilavelerle "bazı programlar yapılabilir" "Bazı imkanlar sağlanabilir" gibi hükümler getirmişlerdir. Ancak Bulgaristan Cumhurbaşkanı Türk azınlık aleyhinde olan bu yasayı onaylamamış tekrar hazırlanmak üzere millet meclisine göndermiştir.

Bulgaristan'ın her kesiminden Türk TV Ve Radyo kanalları rahatlıkla izlenilmektedir. T.C.'nin sözlü ve görüntülü yayınlarına Bulgaristan Türklerince büyük ilgi gösterilmektedir. Türkçeyi bu yayınlardan öğrenen çocuklara ve yetişkinlere sık rastlanabiliyor. Bulgaristan Türklerinde bu yolla Anadolu Türkçe'si yaygınlaşmaktadır. Bu arada özellikle Türkiye'nin TV. programlarında kültür dejenerasyonu ve dildeki bozulma da Bulgar Türklerine yansımaktadır.

Bulgaristan'da Zaman Gazetesi 4-5 yıldır çıkmaktadır. Türkiye'de Zaman Gazetesi bağlantılıdır. Yayınları Türkçe ve Bulgarca'dır. Haftalık bir Organdır. Kuzey Bulgaristan muhabirliğini Mustafa Çete yapmaktadır. Zaman Grubu'nun Bulgaristan'da bu gazeteden başka etkinliği yoktur. Gazetenin Güney Bulgaristan muhabirliği de vardır.

Bulgaristan'daki Bulgar Türkü bir dostumun ifadesine göre; "Bulgaristan'da Türkler Türk Özel TV Kanallarını yakından izliyorlar. Esasen bütün Türk kanalları takip edilebiliyor. Farklı iki anten ile bütün Türk kanalları izlenebilir. Bir anten bir uyduğu diğeri diğer uyduyu izliyor. Bu kanallar sayesinde Bulgar Türkü Türkiye Türkçe'sini öğrendi. Bu kanalların demokratik hakların öğrenilmesi dünyayı izleyebilme itibariyle de yararı oldu. Ancak Bulgaristan türkü artık Bulgaristan'la ilgilenmez oldu. Bütün gözler Türkiye'nin iç siyasetine döndü. Hiçbir Bulgaristan türkü Bulgaristan'daki kendisi ile ilgili gelişmeleri izlemiyor. Bulgaristan Türkünü topraklarına bağlamak için bu kanallardan özel yayın yapılmalıdır."

Bulgaristan'da Türk-Bulgar Koleji mümessili okul halen yoktur. Başlangıçta var iken bunlar el değiştirmiş Türkiye diyanet İşleri Başkanlığı ve Diyanet Vakfına devredilmişlerdir. Halen Bulgaristan'da Mestanlı, Şumnu ve Ruscuk'da 3 İmam Hatip Lisesi vardır. Sofya'da ise Yüksek İslam Enstitüsü keza T.C. Diyanetine bağlıdır. Şumnu'daki ise; ünlü Nevvap (Naipler) okuludur. Bu okul Osmanlı devrinin son döneminde Balkanlara bir çok fikir, din ve devlet adamı yetiştirmiş daha sonraları bunlardan Türkiye'ye de gelip hizmet edenler olmuştur. Bu grup vahabiliye ve Arap İslamına tamamen karşıdır.

Bulgaristan'ın iman ve hatip ihtiyacını büyük ölçüde bu kuruluşlar karşılamaktadırlar. Ayrıca Türkiye de kurslara katılmak üzere Diyanet İşleri Başkanlığının kontrolunda din adamı adayları gönderilmektedir.

Köy camilerinden bir kaçında 2-3 kişilik dini eğitim alan gruplar da vardır. Bulgaristan'da cami cemaati 40-50 yaşlarından sonraki kuşaktan oluşmaktadır. Gençler arasında pek camiye gidiş yoğun değildir.

Şumnu'da bir eve öğle yemeği için Türk akademik delegasyonu olarak davet aldık. Burası Türk-Bulgar Kolleji Diyanet İşleri Başkanlığına devredilmeden evvel bu okulda okuyan öğrencilere yurt ve yemekhanelik yapmıştı. Burada halen 17'si lise, 2'si üniversitede okuyan 19 öğrenci kalmaktadır. Nezaretçi öğretmenleri yurt müdürleri, anbar memurları, ahcıları vs. var. Şumnu'ya yolu düşen türk araştırmacılarına da davet türünden jestler yapmaktadırlar. Bina gayet temiz ve ilişkiler ciddi idi. Alındığımız odada bir duvar kitaplığı vardı. Kitaplar arasında çeşitli olanaklarla ilgili kıymetli eserler vardı. Okul Müdürü öğrencilerin branşlarına dair bilgi verdi öğrencilerden 2-3 tanesi dini eğitim görüyordu.

Şumnu İmam Hatip Lisesi (Nevvop) ilk iki yıl kız öğrenci de almış daha sonra kız öğrenci almamıştır. Nevvop'dan mezun olan bayan imam hatiplerin tamamına yakını işsizdir. Bir kısmı da lokanta garsonluğu gibi işlerde çalışmaktadırlar.

Bulgaristan'daki ilk ve ortaokullara konulan Türkçe dersine katılan öğrenci sayısında önemli ölçüde düşüş var. Bu düşüş, bilhassa ortaokul öğrencilerinde gözlenmektedir. Haftada 4 saat Türkçe dersi zaten az gelirken bu dersleri almaya öğrenciler mecbur da değillerdir.

Şumnu'da Türk azınlık 60 dönümlük Sumnu'nun Türk semtinde eski kale mahallesinde Tumbul camiinin yukarısında, 60 dönümlük bir arsanın kendilerine tahsisi için uğraşmaktadır. Bu alınabildiği taktirde, Türkiye ve Bulgaristan'dan para toplama cihetine gidilip bu arsa üzerinde Türk Kültür Sarayı yapılacaktır. Amaç Türk çocuklarını üniversiteye yetiştirmektir. Onlara okuldışı eğitimin de verilmesini sağlamak, onları kültürel etkinliklere çekmektir. Bu konuda Bulgaristan'dan ve Türkiye'deki Bulgaristan muhaciri çevrelerden bazı sözler almışlardır. Her iki ülkede bu tür girişimleri, onların ifadesi ile "dinci" çevreler desteklemektedir. "Bulgaristan'da Türk Folkloru (13-15Kasım 1998)" isimli faaliyete maddi kaynak daha ziyade bu çevreden esnaflarca bir karşılık beklenilmeden yapılmıştır.

Merkezi Sofya olan, birisi Şumnu olmak üzere, Bulgaristan'da ayrıca iki şubesi bulunan Balkanlar Eğitim ve Kalkındırma Vakfı'nın iki yayın organından birisi Ümit, diğeri ise, Bulgaristan'da Zaman'dır. Ümit, aylık bir yayın organı olup, dergi karakterindedir. Zaman ise, haftada bir Bulgarca ve Türkçe olarak çıkmaktadır. Ümit'in tirajı 3-4.000 civarında, Bulgaristan'da Zaman'ın ise, tirajı haftada 1.500 civarındadır.

Bulgaristan'da yayınlanan ve Türk kamuoyuna hitap eden dergi ve gazeteler arasında bir dayanışma ve koordinasyon olmadığı gibi, çok kere biribirlerine muhaliftirler. Son zamanda Balon isimli bir çocuk dergisi de çıkarılmaya başlanılmıştır.

Bulgaristan'da, Türkçe yayına konulan ortak teşhis "halkımız okumuyor" Bulgaristan Türklerinin aydın kesimi göç etti cahil kesimi kaldı" ayrıca maddi sıkıntı da okuma arzusunu olumsuz etkiliyor şeklindedir.

Hasan Yakup Hasan ve Sabri M. Can, Varna'da birlikte çocuk kitapları ve halk masalları yazmaktadırlar. Eserlerinin malzemesini Bulgaristan Türk halkından derliyor ve yayınlarını Latin Türk Alfabesi ve İstanbul Türkçesi ile yapıyorlar. Her iki Türk kesim arasında dil ve halk kültürü itibariyle kurulan bu köprü çocuklar seviyesinde ele alınınca olumlu sonuçlar vermektedir.

Şumnu Bulgaristan Türkleri, Türk Kültür ve Eğitim Derneği Türk Dil ve Kültürü ağırlıkla 3 ayda bir çıkarılacak olan bir dergi hazırlamaktadır. Dergi 40 sahifelik olacak Şumnu'da üniversite öğrencisi ve aydınlara hitap edecektir. 40-50 sahife olması düşünürken derginin hazırlayıcıları arasında Şumnu Devlet Üniversitesi'nin Türk Dili asistanlarından Şair Yazar Haşim Arif'de vardır. Haşim Arif'in "Haritada Anadolu" "Bir Damla Su" "Türk yazımından iki inci" gibi kitapları da vardır.

Bulgaristan ve bilhassa Sumnu Türk Aydını seviyeli yayın özlemi duymaktadır. Yazı temin edilebildiği taktirde anılan dergiye verilebilir. Bu türden bir fikri destek, aydınları büyük ölçüde Bulgaristan'a göçmüş olan Bulgaristan Türklerine, bilhassa üniversite gençliğine destek sağlayacaktır.

Bulgaristan'da Bulgar yönetimi ve Bulgar aydınının Türk kimliğini inkar etme dönemi geçmiş, geride kalmıştır. Türk kültürel kimliği Bulgarlarca kabul görüyor. Ancak bu kabul yeterince resmiyet kazanmamış veya hukukileşen Bulgaristan Türkü kültürel varlığını kabullenme gerçeği uygulama alanına yeteri kadar yansımamıştır. Bulgaristan Türk milli kültürü henüz resmi kültür olamamıştır. Bulgaristan'da yaşayan kültürün Türk kesimine ait olan kısmı henüz ülkenin resmi kültürü ne girememiştir. Resmi dil itibariyle Bulgaristan'da Türk Kültürünü Bulgarca anlatma dönemini yaşanıyor. Bu dönem özel hassasiyet taşımaktadır. Şöven zihniyetli Bulgar fanatikleri zamanı lehlerine kullanmak istiyorlar. Türk kültür adamlarının akıllı, gerçekçi, metotlu ısrarlı ve temkinli davranmaları gerekiyor.

Bulgar Üniversitelerine girecek Türk gençlere yapılan baskı eskiden olduğu kadar yoğun olmamakla beraber hala devam etmektedir. Türk gençleri haklarını arayabilmek itibariyle henüz yeterince şuurlanmamışlardır. Bulgar yönetimi, mevzuat demokratikleşse ve demokratik davranılmak istenilse dahi eski alışkanlıklarından hemen vazgeçememektedirler.

Bulgaristan'da üniversite eğitimi yapabilmek itibariyle etnik kesimler arasında tam bir eşitlik yoktur. Bulgar gençler askeri okullar ve yüksek polis okullarına girebilirlerken özellikle, Türkler olmak üzere diğer etnik kesimlere bu haklar tanınmamaktadırlar. Pomaklara Türklere nazaran sınırlı olsa da polis olabilme imkanı tanınmıştır. Bu uygulama Pomak toplumun entegrasyonunun sağlanmasına matuftur. Başarılı da olmaktadır.

Bulgaristan'da eğitim gören Türk öğrencilere burs almaları itibariyle uygulanılan bir engel yoktur. Bu konuda ne engelleyici bir mevzuat ve ne de mevzuata rağmen fanatik çevrelerce olumsuz uygulamalar yoktur. Bu tür yaygın olan şikayetlere yol açan bir uygulama mevcut değildir. Esasen Bulgaristan'da 35-45 yaş arası Türk aydın kuşak göçlerle boşanmıştır. Üniversite adayı gençler ile yaşlı aydınların bir kısmı kalmıştır. Bursların alınmasını daha ziyade öğrencilerin lisedeki başarıları tayin etmektedir.

10.000 Yüksek öğrenim öğrencisinin eğitimi konusunda Bulgar aydınının kanaati; "Proje iyi düşünülmüştür. Bulgaristan Türklüğünün geleceği itibariyle yararlıdır. İlerisi için aydın kadro yetişmektedir. Gençlerimiz yüksek öğrenim imkanı bulmaktadırlar. Ancak seçmeler sağlıklı olmamaktadır. Evsafı uygun olmayan gençler yeteneksizler gönderilmektedirler. Şeklinde iken, "Bulgaristan'daki Türk gençleri ise "seçimler çok objektif yapılıyor" şeklindedir. Sumnu Üniversitesi Türkçe okutmanlarına göre "seçimler üniversitenin ilgili kürsülerini ihate edecek tarzdo olmalıdır" şeklindedir.

Sumnu'da kalmakta olduğumuz misafirhane üniversite öğrenci yurdunun bir bölümü idi. İki numaralı bu yurt binasının duvarına 30-40 cm. çapındaki bir daire içerisine muntazam kamalı haç motifi yerleştirilmişti.

Bu durumu izah edenler "Bulgaristan yılda bir gün "Faşistler Günü" olarak kutlanır. Kutlamayı gençler yaparlar bu münasebetle Bulgar faşizmi muhtevalı sloganlar atılır, bayraklarla yürüyüşler yapılır çevreye sloganlar yazılır. Bugün her yıl Eylül ayında kutlanır. Bu faaliyet Bulgar-Üniversite Milliyetçiliğini diri tutmaya matuftur" demektedir.

Bulgaristan-Sumlu'lu bir Türk üniversite öğrencisinin ifadesine göre; "Bulgaristan'da notları uygun olan her öğrenci etnik farklılığına bakılmaksızın üniversiteye girebilir. Ben şimdiye kadar Türk olduğum için üniversiteye giremeyen bir kimse görmedim. Üniversite öğrencilerinden öğrenci bursu alabilmek için de etnik farklılık bir faktör değildir. Müracaatlar incelenir, burs alabilmek için fakir olanlara öncelik verilir. Türkiye ile öğrenci mübadelesi itibariyle bir sorunumuz yoktur. Bulgaristan ile Türkiye arasındaki üniversiteler arası denklik sağlanılmıştır. Diplomalar karşılıklı geçerlidirler. Bulgaristan'dan Türkiye'ye göç edip öğrenci mübadelesi kapsamında okumak için Bulgaristan'a gelenlere, Bulgaristan Yönetimi burs vermiyordu, o da çözümlendi."

Bulgaristan'dan Türkiye'ye gelip Türkiye'de kalmak isteyen Bulgarlar çeşitli yöntemlerle Bulgaristan'dan Türkiye'ye yüksek öğrenim için gelen Türk gençleri ile evlenerek onların eşi sıfatıyle Türkiye'ye girmekte ve Türkiye'de Bulgarca tercümanlık öğretmenlik türünden iş talebinde bulunmakta ve önemli yerlerde tercümanlık da alabilmektedirler. YÖK kayıtları bu realiteye şahitlik etmektedirler.

Şumnu'da tarihi Osmanlı vakıf kitaplığının kitapları Şumnu'da muhtelif kütüphanelere dağıtılmıştır. Haşim Akif'in başkanlığındaki bir komisyon tarihi kitaplığı yeniden canlandırmak istemektedir. Bu amaçla yazışmalar başlatılmıştır. İstenilmesi halinde bu kitaplığa kitap sağlanılmak suretiyle Şumnu'da yeni bir Türk-Kültür Merkezi oluşturulabilir.

Şumnu'da, Osmanlı döneminde Mithat Paşa zamanında yaptırılmış ünlü tiyatro binası, şimdi metruk haldedir. Bulgar Yönetimi bu binanın Türk Kültürü itibariyle önemini ve Türkler'in buna verdikleri değeri bilmektedir. Türkiye'den bir milyarderin onartıp Bulgar idaresine verilmesini istemektedirler. Bulgar yönetimi ekonomik çıkar için her fırsatı değerlendirmektedir. Kanaatimize göre bu tür tesislerin onarımı yoluna gidilmeden tetrici kültürel faaliyet yapılıp semeresi alındıkça, kontrolu Türkler tarafından yapılabilecek kültürel yardımların yapılması cihetine gidilmelidir.

15-XI. 1998 günü yaptığı özel bir konuşmada teorisyen bir dostumuz "T.C.'nin en büyük hatası Bulgar yönetimine karşı sürekli savunmada kalmasıdır. Türkiye Bulgarların etnik kimlik ile ilgili iddialarına karşı taarruza geçse Bulgarların tutunacakları dalları kalmaz. Bunu Bulgarlar da bilirler de Türkiye bilmez" demiştir.

Bulgaristan'da asgari 150.000 civarında Türkçe konuşan Gagağuz Türkü var. Bunlar Bulgar Türklerinin aksine Türkçe olan Türk soylu halklardır. 1855 yılında Slavbulgar alfabesi uygulamaya konulup Bulgar Türkleri Slavlaştırılarak dilleri olan Türkçe'yi yitirip kültürel kimlik değişimine uğratılmadan evvel Hıristiyan Türklerden Gagağuz ile Hıristiyan Bulgar Türkleri aynı dilin biribirine çok yakın iki ağzı ile konuşuyorlardı.

Bulgaristan'da Deliorman Gagaoğuzları, Dodruca Gagağuzları, Varna Gagağuzları vardır. Bulgaristan Gagağuz Bölgesi Romanya Gagağuz bölgesinin coğrafi uzantısı durumundadır. Ayrıca Kurumova, Büyükmanastır, Küçük Manastır, Kızılağaç bölgesi Gagağuz bölgesi olup bunlara Yanbal Gagağuzları denilmektedir. Karadeniz sahil şeridi Gagağuz bölgesi ise Ahyolu, Mısivri, Emin, Gözeken, Akdere gibi köylerden oluşmuştur.

"Bulgaristan'ın Kuzey doğu bölgesi, Müslüman Türk bölgesidir. Ancak bu Türkler'in Karadeniz'e sahilleri yoktur. Gagağuz Türklerinin ise bu bölgede yerleşim konumları Karadenize açılmaktadır. Gagağuz Türkleri ile Evladı Fatihan olan Türkler arasında oluşacak soydaşlık milli şuuru Bulgaristan Türklüğünün Slavlaşarak erimesini önleyebilir"

Bulgaristan Tuna nehri üzerinde kurulacak ikinci bir karayolu köprüsü için Uluslar arası Para Fonu'ndan kredi almak üzeredir. Köprünün Bulgaristan Tunası itibariyle batı, orta veya doğuda yapılması üzerinde durulmaktadır. Henüz yeri belirlenmemiştir. Köprü, Bulgaristan'ın Kuzey doğusunda kurulması halinde Romanya Bulgaristan Batı Trakya hattı itibariyle Türk yerleşim bölgelerini biribirine bağlamış olacaktır.

Gagauzyeri Moldovya'daki Gagauzların 5 vilayetten meydana gelmiş Muhtar Cumhuriyeti'nin adıdır. Gagauzeli ise Moldovya'da diğer Gagauz köyleri Bulgaristan'ın Gagauz bölgeleri Kuzey Yunanistan'daki Gagauz şehir ve köyleri Romanya Gagağuz yerleşim bölgelerinden meydana gelmiştir.

Bu tanım Slavbulgarlarının Gagağuzyeri Gagağuzlarını inkar etmeleri onlara Slavbulgarlarının Türkçe öğrenmeye mecbur edilmiş uzantıları oldukları görüşüne karşı geliştirilmektedir.

Bulgarska Kopona, haftalık bir yayın organı olup, kralcıların gazetesidir. Bu gazetenin taraftarları kendilerini proto-Bulgar sayar. Bu Slavlığı iddiasını reddederler. Bulgarlarla Türkleri akraba sayarlar. Bir anlamla Turancı bir çevredirler. Bunlar eski "kubrat"cılardır. Geçmişte Avrupa'da bu tez etrafında etkinlikler göstermişlerdir.

Bulgaristan'da krallık yönetimi döneminde Vasıl Morinov isimli bir Bulgar Şovenisti Yazar "Kuzey Doğu Bulgarları, Türkler ve Gagaguzların yaşayışında sosyal-kültürel unsurlar adlı bir eser yazmıştır. Eserde, Bulgarların ayrı bir ırk ve milliyetlerinin olduğu Gagauz ve Türklerin de bu milletin kültüründen etkilendikleri anlatılmaktadır.

Bulgar teorisyenleri, 100 yıl evvel başlattıkları Türklerden ayrı bir kimliğe mensubiyetleri itibariyle bu tür faaliyetlere Türklerden çok evvel başlamış ve bazı ilim kollarından harekette kimlik inşaasına geçmişlerdir. Ayrıca bu yapay kimlikten hareketle Avrupa Türklüğü için tehdit oluşturmaya başlamışlardır.
Bulgaristan'da komünizmin olduğu yıllarda, muhtemelen 1960'larda Çuvas bilim adamları, Bulgaristan'dan bazı tarihçilerden aldıkları davet üzerine, Bulgarlar ile Çuvaşların soydaş oldukları gerçeğini araştırmak için bir teklif yapmışlardır. Bulgar ve Çuvaş etnoğrafyasından hareketle yapılan çalışmalar her iki toplumun soydaş oldukları realitesini ortaya çıkarmıştır. Daha sonra bu konunun üzerinde durulması yasaklanmıştır.

Balkanlar ve Rusya Federasyonu içerisindeki Türk soylu Hırıstiyanların aralarındaki akrabalığın üzerinde durulması, bu coğrafyada Türklük yanlı yeni potansiyellerin ortaya çıkmasını sağlayabilir. Bu potansiyel yeni politikaların oluşturulmalarında yarar sağlayabilir.

Bulgaristan'daki "Karakoçan" gezici toplumu iskan edilebilmiştir. Prof. Dr. Ahmet Coferoğlu geçmişte bunlarla ilgili bir ilmi çalışma yapmış ve yazısını Türk Kültürü Dergisinde nesretmişti. Bu yazıya göre Karakaçan'lar Slav tesirinde kalmış göçebe proto Türklerdir"

Bulgaristan'da Karakoçan olarak bilinen yakın zamana kadar dağlarda meskun bulunan halka Yunanistan eğitim kültür vs. itibariyle yardımcı olup onlara kendi kültürüne vermeye başlamıştır.

Bulgaristan Türk aydını arasında "Türkiye Bulgar Türklerini kabul etmek zorundadır. Türkiye'nin milli geliri Bulgaristan'dan kat kat fazladır. Türkiye, Çeçen, Kürt, Boşnak, Arnavut herkese yardım etmektedir. Bulgar Türklerini Türkiye kabul etmekle mecbur olduğu bir görevi yapmaktadır. Türkiye Bulgaristan'daki Türkün hayat şartlarını Türkiye seviyesine getirmek veya onları Türkiye'ye almak zorundadır tarzında propaganda yapılmaktadır.

Bulgaristan'daki bir Türk dostumun ifadesine göre; Bulgaristan Türkünün siyasi örgütlenmesinin her safhasında Bulgar idarenin baskıları engellemeleri vardır. Ancak Bulgaristan Türkünün siyasi örgütlenememe sebebi Bulgar engellemesinden ziyade Türk kesimin yeteneksizliğinden ve isteksizliğinden kaynaklanmaktadır. Bulgaristan'da engeli sağlayan sade Bulgar vatandaşı değil. Şumnu enteljans merkezleridir. Türk kesimde ise gözünü baskı içerisinde açmış köylü Türkler vardır. Bulgaristan Türk aydını Türkiye'ye göçmüş veya satın alınmıştır.

Türk kesimin siyasi örgütlenmesine mani teşkil edecek yasal engel yoktur. Engeller illegal yollarla geliştirilmiş uygulamalardır.

Bulgaristan Türklerinde TMKH (Türk Milli Kurtuluş Hareketi) Bulgaristan Türkünün ciddi kurtuluş örgütü idi. Zamanla HÖH içerisinde eritildi. Bu vatansever gençler sahipsiz kaldılar. Bunların başlattığı harekete Bulgar polisi Sızıp hareketin kontrolunu ele geçirmemiş olsa idi. Bugün Bulgaristan'da Türk Bulgar Federe Devleti olurdu ve göç de olmazdı.

Bulgaristan Türkünün Bulgaristan'da kalmasının çözümü Bulgaristan'da özelleştirmeye gidilmesidir. Özelleştirme ile daha iyi ekonomik şartlara ulaşılabileceğinin kendilerine gösterilmesindedir. Ziraatla uğraşan Bulgaristan Türkünün zirai ürünleri para edebilmeli. Bunları izleyebilmeli. Bulgaristan Türkü, tarım ve hayvancılıktan arta kalan zamanını bir fabrikada değerlendirmeye alınmıştır. Geçmişte sosyalleştirildiği için ücret ödemeden karşıladığı ihtiyaçlarına şimdi para ödemek zorunda kalmıştır.

Bu konularda HÖ hareketi ümüt kapısı olmaktan çıkmıştır. O'na "ele geçirilmiş örgüt" gözü ile bakılmaktadır.

HÖ Hareketi seçim evvelinde Türk seçmenine yapamayacağı vaadlerde bulunmuştur. İş sahasının açılması, eğitim özgürlüğü, kültürel hakların verilmesi Türk TV Kanalları gibi. Bunların hiçbirisi yapılamadı. Belki de maksatlı olarak vaadde bulunuldu. Bu hal halkın partiye ve partileşmek suretiyle çözüm bulunabileceğine güveni kalmadı. Giderek bu ümitsiz göçü kaçınılmaz çare haline getirdi.

Bulgaristan'daki İmam Hatip Okulu mezunlarına devlet kadro ve maaş vermemektedir. Bunların gelirini halkın yaptığı yardım sağlamaktadır. Bulgar Yönetiminin bu tutumu sadece Türklere veya Müslümanlara karşı değildir. Bulgaristan'ın laiklik anlayışı dinine devlet yönetimini ayrı tutarken diğer Hıristiyan halka ve Bulgar din adamlarına ödeme yapmamaktadır. Bulgaristan'daki Hıristiyan cemaatin dini harcamalarına Vatikan ve diğer Hıristiyan merkezler mezheplerine göre yardım etmektedir. Bulgaristan'da Hıristiyanlığın 3 büyük mezhebi de vardır.
Şumnu'da bir miktar (800 kadar) Musevi vardı. Bunların dilleri Türkçe idi. Bunlar 1989'dan sonra ilkin İsrail'e göç ettiler sonra büyük çoğunluğu İsrail'de de kalmayıp muhtemelen ABD'de göç ettiler. Bunlara ait Sınogog'nı ve evlerini Bulgarlar yıktılar. İsrail Hükümeti tepki gösterdi. Sinogog tekrar yaptırılamadı ancak dışarıdan maddi yardım sağlanıldı evler yeniden yaptırılmaya başlanıldı.

Bulgaristan-Şumnu'da yaşamakta olan ve Şumnu'ya 1918'lerde Anadolu'dan gelmiş olan Ermeniler Ermenistan'a göç etmişler ve onlardan Şumnu'da birkaç aile kalmıştır. Şumnu'da miktarları 3.000 civarında idi.

Şumnu'da İngilizlerin yaptırıp ve sürekli yardım sağladıkları bir Anglikan Kilisesi vardır.

İfade edildiğine göre; Amerika Birleşik Devletleri Şumnu'da büyük bir Battaht Metrodist Hıristiyan kilisesi yaptırmaktadır. Bu inşaat alanında eskiden Türklere ait Kılark camii vardı. Kilise yıktırılan camiinin taşları ile yaptırılmaktadır. Müslüman Halkın Uluslar arası bir duyuru ile tepkisini göstermesi beklenilmektedir.

Bulgaristan'da çingenelerin diğer ismi "esmer vatandaş"dır. Bu tabir kullanılarak onların rencide edilmediğine inanılır. Ancak 3-4 yıl evvel Sumnu'da cereyan eden bir olay çingenelerin Bulgaristan'a demokrasinin girişini hızlandırmıştır. 18 yaşında oğlu öldürülen bir Bulgaristan Çingenesi Sumnu'da kanuni yollarla hakkını arayamaz. Konu Sofya'ya ve oradan da bir üst mahkemeye yansır. Netice alamayan çingene sorununu uluslar arası kuruluşlara taşır. Strasburg, Bulgaristan yönetimine 6 milyar tutarlı para cezası verir. Bu olay çingenelerin dikkatleri üzerine çekmelerine yolaçar.

Bulgaristan'da çingenelerin bir kısmı Müslüman iken, bir kısmı da Hıristiyandır. Hıristiyan çingenelerin sık görülmese de Hıristiyan Bulgarlarla evlendikleri olmaktadır. Demokrasiye geçiş döneminde Hıristiyan Bulgarla Bulgar Hıristiyanları entegre etmek için Bulgar yönetimi çingeneler için bir kilise yaptırmıştır. Müslüman kesimde yöre müftüsünün öncülüğünde Müslüman çingenelere cami yaptırmaya başlamıştır. Müslüman çingenelerle Türkler arasında da evlilikler olmaktadır.

1996 yılında Bulgaristan'da Çingeneler için bir Alfabe çıkarıldı. Bulgaristan'daki Çingene muhiti okullarına çingenece dersi konuldu. Ancak çingenece dersini okullarda okutabilecek öğretmen bulunamayınca bu ders okul müfredatından çıkarıldı.

Bulgaristan'da Dınof diye bilinen bir dini inanç biçimi var. Budizmin bozulmuş şekli olan bu inanç şekli Kaliforniya'dan Bulgaristan'a sokulmuştur. Bir dönem sınırlı da olsa Türkler ve Bulgarlar arasında çevre edinmiş ancak şimdi etkinliği yoktur.

HÖH milletvekillerinin, Bulgaristan Türkünün beklentilerini yerine getirmesi ve bu ümitsizliğin Bulgar Türkünü durdurması beklenilemez. Türk halkın kanaatine göre; "HÖH milletvekilleri büyük ölçüde tüccar olmuşlardır. Uğraşı alanları tamamen ticaret ve kanunsuz kazanç sağlamaktır. Bulgar Yönetimi onlardan Türk halkın isteklerine ilgisiz kalmasını istiyor ve buna karşılık onlara ticari yolsuzluklarında göz yumuyor şeklindedir."

Bulgaristan'daki Türk halkın bu teshisi gerçek olsa da, bu tür ithamları hızlandıran bir gerçek de çaresizliğin doğal bir sonucu olarak göç yapmayı normal göstermektir. Bulgaristan'da organize bir merkez uzun vadeli stratejik hedefler için sürekli yeni taktikler uygulamaktadır.

Bulgaristan Türklerini Bulgar Millet Meclisinde temsil edecek durumda HÖH kendi içerisinde bölünme sancıları yaşamaktadır. Partinin başkanlığını ele geçirmek isteyen muhalefet hareketi başarılı olamamıştır.

Bulgaristan'da Türk aydını büyük ölçüde Türkiye'ye göçmüştür. Bulgaristan'da kalan Türkler daha ziyade sade vatandaştır. Bunların siyasi örgüt oluşturma şansları şimdilik çok azdır.

Diğer taraftan yapılan propaganda da "Parti kurmak da çözüm değilmiş, Meclise milletvekili soktuk bir şey değişmedi. Milletvekilleri kendilerini düşünür kilit parti olduk yinede azınlık haklarımızı alamadık. Bulgaristan'da Türklere yasama hakkı yok" gibi temalar işlenmektedir.

Bulgaristan Türkünün 300.000 kadarı kayıt olarak T.C.'ne girerken 500-600.000 Bulgar Türkü de kayıt dışı Türkiye girmiştir. Bulgar Türkü Zülumden kaçtığını ileri sürerken taşınamaz nesi var ise, onu kovan Bulgar'a bırakmakta ve Gaspçının işini kolaylaştırmaktadır.

Bulgaristan Türkü, siyasi parti kurup meclise temsilci göndermekte ancak, onların gaspçı olduğu i fade edilen Bulgar yönetiminden yana tavır aldığını da ifade etmektedir.

Bütün bunlara ilaveten Türkiye'de miktarları 300.000 aşan Bulgaristan Türkü seçim zamanı 1.750 oy kullanmaktadır.

Bulgaristan'da ciddi bir propaganda merkezi Bulgar yönetiminin Türk göçü operasyonunu realize ediyor kanaatindeyiz.

Kuzey Yunanistan'da eski Çirmen Sancağı Orestiyos şehrinin şimdi halkı tamamen Gagauz'dur. Buranın valisi de Gagauz'dur. Yunanistan ile yapılan karşılıklı göç anlaşmasında Türkiye'den Yunanistan etnik kimlikleri bilinemeden din farkı sebebiyle gönderilen Gagauzlar da burada meskundurlar.

Moldovya Gagauzları bu soydaşlarının varlığını tespit etmiş 6-7 yıldan beri sürekli bu konu ile ilgilenmektedir.

Gagauz Türkleri Balkanlarda etkili bu etnik güç olma yolundadır. Bu Hıristiyan Türkler Hıristiyanlıkları itibariyle Türkiye'nin Hıristiyan Balkanlar'daki bir imkanı olarak düşünülebilir. Aynı zamanda bu Hıristiyan potansiyeli din faktöründen hareketle Türklüğe yönelik bir tehdit olarak ele almak isteyenler de olabilecektir.

Şumnu'nun Doğusunda, Şumnu il merkezine 24 km. mesafede Madara diye bilinen arkeolojik değeri yüksek tarihi bir mekan var. Burada 8. Yy. la ait yerden yüksekliği 23 metre olan kaya üzerine kabartma bir süvari röliyefi var. Börklü mızraklı süvarinin arkasında bir kurt veya köpek gelmekte ve atının ayağının altında aslan yatmaktadır. 1872 yılında varlığı bir Macar tarafından tespit edilebilen bu kabartmayı 1979 yılında UNESCO koruma altına alınmıştır. Hıristiyanlık evveli döneme ait olan eserin Proto Bulgarlar (Türk) bölgedeki krallığını kuran Asparan'a ait olduğu ifade edilmektedir. Tortul kayadan oluşan dağın ilgili yazıları silinmiştir.

Dağın yamacındaki Bulanık köyünde halkın bu dağdaki mağaralara 1935 yılından evvel toplu halde gelip buradan "enerji" aldıkları ve daha ziyade vücutları bir enerji toplamaya müsait olanların bunu yaptıkları ifade edilmektedir. Burası oldukça fazla turist çeken bir bölgedir. Burada lokanta otel türünden tesisler vardır.

Bir uzman arkadaşın ifadesine göre; "Türkiye'nin dış politikasına bakanlar Bulgar ruhunu bilmiyorlar. Slavlar Bulgarları ruhen yağmacı yapmıştır. Son yüzyılda Bulgaristan'da yaşanılan modern Bulgar yağmacılığıdır. Slavlaşmış "Bulgarlar bu yüzyılın başında komitecilikle ideallerini gerçekleştirdi. Komünizm geldi komiteciler partizan oldular. Komünizm gitti, Bulgar yağmacılığı yeni formu ile davet etmektedir" demektedir.

Bulgaristan'da Bulgar Türkleri'nin Bulgarlarla evlenmeleri Komünist rejim döneminde daha yoğundu. Rejim bu tür evlenmeleri teşvik ediyordu. Bu uygulama Bulgarlaştırmanın yöntemlerinden birisi idi. Farklı etnik kesimlerin biribirleri ile evlenmeleri halkların dostluğu adına yapılmış "ilerici" bir hareket olarak görülüyordu.

1989 tarihinden sonraki gelişmelerle bu tür evlilikler asgariye indi. Son dönemde ise sınırlı da olsa tekrar eskiye dönüş oldu. Daha ziyade Bulgar yönetimi ile çıkarı veya sorunu olan Türk kesimden gençler Bulgarlarla evlenmektedirler.

Bulgaristan'ın etnik yapısını oluşturan unsurlardan birisi de Hıristiyanlaşmış Pecenek Türklerinin günümüze uzanan kalıntılarıdır. Bunlar 1959 yılında Todor Jirkov'a karşı isyan çıkarmışlardı. Toplam 700.000 civarında olup merkezleri Sofya ve civarıdır. Eski nesiller kimliklerini "Şop" olarak açıklarlar. Yeni nesiller kendilerini Bulgar hissederler. Farklı bir Bulgarca ile konuşurlar. Dillerinde çok Türkçe kelime vardır.

1990 yılından evvel Proto Bulgar'ın Türk olduklarına inanan Hıristiyan Bulgarlar Arjantinde ve Almanya'da dergi çıkarmış ve bu temayı işlemişlerdir. Bu konu etrafında bir kadro ve literotur oluşmuştur.

Sumnu şehrinde Kıble Bayırı yönünde dağın tepesinde Asprahan'ın Anıt Mezarı vardır. 30 metre yüksekliğindeki bu Aslan heykelli abide Asprahan'ın M.S. 681 yılında Proto Bulgarlar tarafından kurulmuş Bulgar Devletini simgelemektedir. 1981 yılında yapılan bu heykel bölgede ilk Bulgar Devleti'nin kuruluşunun 1300 yılı kutlama merasimleri ile açılmıştır. "Proto Bulgarlar" tezi Slavlaşan Bulgarlar gerçeği karşısında Proto Türk bir yaklaşım tarzıdır.

Bulgaristan'daki Türklere ait Siyasi Partilerden Adalet Partisi (Nedim Gencef) nin partisi ve Parti Başkanı Müslümanlık ve Türklük düşmanı olarak biliniyor. Bulgaristan'daki Türk Vakıf mallarını çıkarları için kullanan müftülük mühürünü yolsuzluklarına alet eden bir kimse olarak bilinmektedir. Bu partinin tabanı yoktur. Devamlı çıkmayan bir gazetesi vardır. Bu kanaat Bulgaristan Türküne aittir.

Diğer siyasi Türk Partisi Demokratik Özgürlükler Partisi'dir. Bunun da etkili olmayan bir yayın organı vardır. Bu partinin de tabanı yoktur. Bu iki partiyi Bulgaristan Yönetiminin Türk seçmeni bilmek için kurdurttuğu ifade edilmektedir. Bu partinin başında Mehmet Hoca vardır.

Ayrıca, Adem Kenan'ın tescil edilmemiş partisinin yayın organı yoktur. Bu parti de yönetimin partisi olarak bilinir.

Bulgaristan'da mağduriyet anlatmak, T.C.'nin ilgisini çekebilmek ve haklılığını gösterebilmek için herkesin diğerlerine koyduğu bir teşhis var. "Yönetimin adamı" "Yönetimin Partisi"

13 Kasım 1998 günü Şumnu'daki Folklor Sempozyumuna katılan bir grup bilim adamı Şumnu Belediye Başkanı Mühendis Maxim Ivanov'u ziyaret ettik. Belediye Başkan Yardımcısı Peter Sındzhirlieo (kültür) ve diğer yardımcısı Jeko Jekov (mali) de toplantıda bulundular.

Başkan Şumnu ile ilgili bilgi verirken; 127.000 nüfuslu şehrin 107.000 nüfusu şehir merkezinde yaşamaktadır. Yardımcılarının birisi mali, diğeri kültür işlerine bakar. Şumnu'da; Aliminyum, Yüksek Makine, kimya ürünleri, eterik yağlar, gibi fabrikalar vardır. Ayrıca çeşitli makine imalathaneleri gıda ve tarım sanai, sigara, bira, süt, fabrikaları vardır. 67.000 işçi istihdam ediyoruz. İşsiz sayımız çoktur.

Şehrimizde muhtelif liseler ve bir üniversite vardır. 1 de yüksek okulumuz var. Ayrıca Topçu Askeri Okulumuz ile Savunma Okulumuz var.

Yerel bir televizyon kanalınız var. Giderlerini Belediyemiz karşılar. Belediye hizmetleri ve eğitim öncelikli bir kanaldır. Yarı masraflarını askeri okulumuz karşılar. Askeri okul teknik donatım ve iletişim eğitimi burada alır.

4. TV Kanalı izleriz. Bunlardan ikisi kablolu ikisi havadan yayın yapar 4 radyo kanalımız ve bir yerel gazetemiz vardır.

Belediyemiz, İtalya, Macaristan, Güney Afrika, Ukrayna, Moldovya ile ilişkilerimiz var.

Konuşmada bulunan Burgar Konsolosumuz Babur Hızlan "Geçmişte 25-30 sanatçılı orkestrası olan Nazım Hikmet kitaplığının kitapları dağıtılmıştır. Onların yeniden toparlanması ve kütüphanenin yeniden açılması halinde yardımcı oluruz" dedi. Bu konu incelenmeye alındı.

Bulgaristan'daki belediyelerin siyasi partiler itibariyle dağılımı 262 toplam belediye sayısından 180'i komünistlere 26'sı Halk ve Özgürlükçülere -17'si ise DG (şimdi iktidarda olan partilere) aittir. İktidar Partilerinin belediyeleri büyük belediyelerdir. İfade edildiğine göre devam eden göçlerden sonra Türkler'in elindeki belediye sayısı kazınılmaz olarak azalacaktır. Türk bölgeleri sürekli boşalırken Türk yerleşim bölgelerine Türkçe konuşan İslam dininden esmer vatandaş olarak bilinen çingeneler iskan olmaktadırlar. Bu topluma Makedonya'da Çerkezi Türkmenleri denilmektedir. Bulgaristan'daki Türklerin % 30 ancak seçimlere katılırken katılanların hepsi de HÖP'ne oy vermemektedir.

Bulgaristan'da Türk halk ve bilhassa aydınlar göç münasebeti ile azalan Türk nüfusla birlikte Türk organizasyonların Bulgar yönetimi üzerindeki nüfuslarının azaldığını belirtmektedir. ancak aynı zamanda her seviyede Türk kesim göçden yanadır ve önleyici bir tavırları yoktur.

Bir kısım Bulgaristan Türk aydınlarına göre; Bulgaristan'da hak ve Özgürlükler Hareketi bitmiştir. Partiye Bulgaristan'ın seçmeni Türk olan sade Türk vatandaşı değil, Partinin yönetici durumunda olan partililerde güvenmemektedir.

Partiyi Bulgaristan Komünist Partisi Bulgaristan İstihbarat Örgütü, Bulgaristan'ın fanatik milliyetçileri milli Bulgar politikası olarak kurdurdular. Bulgaristan'da Türkler partileşecekti. Toplum doyum noktasına gelmişti. Bulgaristan'da rejim değişmiş, dışa açılacak Bulgar yönetimi demokratik bir görünüm vermek zorunda idi. HÖH kurdurmak suretiyle Türk potansiyelinin kontrolünü eline geçirmekte kalmayıp, dışarıya karşı demokrasi sergilemiş oldu ve Türklerin demokratik haklarının asgari 20 yıl ertelenmesi demekti.

Bulgaristan Türkünün HÖH etrafında milli hareket sürdürmeleri beklenilmemelidir. Zira şimdiki yöneticilerin büyük çoğunluğu bir dönem rejime Türkleri ihbar ederek ezdirmişlerdir. Eserler yazıp kendilerini Bulgar-Sırp ilan etmişlerdir. Komünizm ve övgüler yağdırmışlardır. Bir hareket demokratik milli bir karakter arzetmesi ve liderlerinin de HÖH'nin şimdiki yöneticilerinin olması beklenilemez.

Bulgaristan yönetimi Hak ve Özgürlükler hareketinin inisiyatifini eline geçirmekle, Bulgaristan Türklerinin yeni siyasi örgütlenmelerini de önlemiş oldu. HÖH muhalefet eden yeni bir yapılanma ihbar yoluyla Bulgaristan'ın dışına çıkarılmaktadır. Bulgaristan'da açsız ve işsiz bırakılıyor.

HÖH'nin bünyesindeki her parti yöneticisi Bulgar Yönetimi adamı değildir. Ancak, Partinin eskiden Bulgar ajanı olan yöneticileri parti köşelerini tuttuklarında parti için muhalefete fırsat vermemektedir.

"Bulgaristan Türkünün Sorunlarını Uluslar arası kuruluşlara taşımasının önünü, Bulgar yönetimi uyguladığı taktiklerle kesmiştir. Türklere siyasi parti kurma hakkı verilmiştir. Ancak bu parti Bulgar yönetimince içinden fethedilmiştir. Bulgar yönetimi Türk soylulara kendi dillerinden eğitim hakkı vermiştir. Ancak eğitici ve eğitim malzemesi yoktur. Türk göçünü, Türklerin kültürlerini yaşamadıkların bağlamak da mümkün değildir. Son iki yılda bariz bir baskı yok iken, Bulgaristan'daki Türk çiftçisi göçü seçmektedir. Bulgaristan çiftçi Türkünün ekonomik hayatı Bulgaristan Bulgar çiftçisinden daha kötü değildir."

5 Ekim 1998 tarihinde Bakanlar Kurulu'nca kabul edilen ve onay için meclise sevkedilen Avrupa Konseyi Ulusal Azınlıkların Korunması çerçeve sözleşmesine karşı HÖH'nin tutumu iki kesim itibariyle değerlendirilmektedir. HÖH'nin üst düzey bazı yöneticilerinin Bulgaristan yönetimi ile uyum halinde olduğu, Bulgar yönetiminin ikili ilişkiler ve uluslar arası girişimler itibariyle iki adım ileri bir adım geri attıklarını Bulgar İdaresinin neticede karlı çıktığı ifade edilmektedir. HÖH'nin diğer kanatı için halkın kanaatı ise", bu kesimdek temsilcilerimiz azınlıtadırlar. Baskı altındadırlar. Bu kesimdeki temsilcilerimiz parti yönetimine de güvenmemektedir." Şeklindedir.

Halk ve HÖH bir kanadı HÖH'ne inanmamaktadır. Buna bağlı olarak Bulgar yönetiminin demokratik girişimlerine de inanmamaktadır. HÖH içerisindeki muhalefet kanatı ise, bu sözleşme için; "Bulgar yönetime azınlıklar politikası itibariyle bardağı dolduruncaya kadar bekler, 5-10 yıl sürer bardağı boşaltır, yeniden doluncaya kadar demokratik davranır veya göçü durdurur" demektedirler.

Bununla beraber bu sözleşme başlangıçta Türk halk arasında ümit kaynağı olmuştur. Çifte vatandaşlık hakkı ile birlikte azınlık haklarının verileceği ciddi bir ümit kapısı oluşturmuştur. Ne varki sözleşmede vaad edilenler uygulamaya yansımamıştır. Türkçe Radyo-Televizyon yayınları başlatılmamıştır. Okullarda 4 saat yapılması planlanan Türkçe dersler, öğrencinin tercihine bırakılmıştır. Türkçe eğitim yoktur. Türk çocuklarının istemeleri halinde sınırlı Türkçe öğrenme imkanları verilmiştir. Üniversitelerde ciddi Türkoloji bölümleri yoktur. Kütüphaneleşme henüz başlamıştır.

Esasen halk bu sözleşmenin mahiyetini yeterince bilmemektedir. Muayyen sayıdaki aydın, kitaplıkların oluşturulması, Vakıf Kültür mallarının kurtarılması, Türk Dili kürsülerinin güçlenmesi için çalışmaktadırlar.
Bulgar Yönetiminin üst düzey yetkilileri basına da sızan açıklamaları ile halka Türkçe kelimeleri kullanımdan kaldırmak suretiyle yasaklatmak, Türkçeyi Bulgarca içerisinde eritmek uğraşları 70 yıllık gayrete rağmen başarılı olamamıştır. "Türkçe kelimelerin Bulgar halkın kullanımından çıkarmak için % 70 kelime temizliği yapılmış, ancak hala Bulgar halk dilindeki Türkçe kelimelerin ağırlığı giderilememiştir. Biraz daha ısrarlı davranırsak konuşabileceğimiz Bulgarca diye bir dil kalmayacaktır." Tarzındaki açıklamalara basın da yer vermiştir.

Bulgaristan'dan Bulgar soylu Hıristiyan halktan 1994-1995 yıllarından sonra 350.000 insan göç etmiştir. Bunların Bulgaristanla hukuki ve bizatihi temasları devam etmektedir. Bunların gelecekte Bulgaristan'a teknik donanım teknik bilgi ve sermaye ile dönebilecekleri ifade edilmektedir.

Bulgaristan'dan, Bulgarlar (Slav Bulgarlar) dan da göç olmaktadır. Bu göç hemen Türk göçü ile birlikte başlamıştır. Bugüne kadar yaklaşık bir milyon Bulgar, Kanada, Amerika, Fransa, Almanya, Avusturya göç etmiş ve etmektedir. Bunlar başlangıçta rejim muhalifleri, kral yanlılar, yönetimi demokratik bulmayan Bulgar komünistleri iken, şimdi daha rahat bir hayatın özlemini duyanlar göç etmektedirler.

Bulgar Yönetimleri 70 yıldan beri Müslüman Türk halka uyguladıkları göç ettirme politikasını Hıristiyan Bulgarlara da uygulamışlardır. Bulgar yönetimlerin anti-demokratik ve yağmacı politikalarını onaylamayan bir kısım Bulgarlar hür dünya ülkelerine, batıya göçmüş veya göçürülmüşler. Rejimin uygulamalarına karşı bir tepki hareketi karakterinde bu göç her 10-15 yılda bir yaşanmıştır. Ancak Bulgar yönetimi göç ederek Bulgaristan dışına çıkan Hıristiyan Bulgarları, vatandaşlıktan çıkarmamış vatandaşlıktan çıkarma uygulaması sadece Müslüman Türk göçmenlere uygulanmıştır.

17 Kasım 1998 günü Bulgarca ve Rusça bilen ve mesleki eğitimini Bulgaristan'dan almış olan Doç. Dr. Ahmet Cebeci ile Bulgaristan'ın Yeniköy, Makat, Bulanık, Kaspican, Novipazar, Kaykıköy, Damargöz, Kilisecik, Eyridere, Kulakova, Yazla, Kuşköy, Bahçalar, Mahmurlu, Usulköy, Seyitalifaki, Çeyreki, Savri, Yusufhanlar, Embiyalar, Aydoğdu, Işıkköy, Bıyıklıköy, Köklüce, ostune, Ahılar, Demirci, Erikli, Şeytancık gibi, ova, dağ ve orman köylerini bir daire çizerek dolaşma imkanı bulduk. Bunlar aralarında 3-5 kilometre mesafe olan yerleşim yerleri idi. Hane sayıları 60 ile 350 arasında değişiyordu. Bir kısmı bakımsız olsa da yolları asvalttı. Bütün köylere su, elektrik, telefon gibi hizmetler götürülmüştür. Köylerde tek doktorlu hastahaneler vardı. Bazen bir doktor iki köye bakıyor ve önerdiği ilacı da veriyordu. Okulsuz ve kooperatifsiz köy yoktu. Radyo ve TV İzleyebiliyorlardı. Kalhazlar kooperatifleştirilip köy sakinleri üye edilmişti. Köy içi yollar yapılı idi. Bütün evler çatılı ve bahçeli idi. Bahçeler çite alınmıştı. Orman köylerinde çiftçilik için arazi açılması çalışmaları yapılıyordu. Bütün evlerin küçükbaş büyükbaş ve kümes hayvanları vardı. Köylerin kooperatife dönüştürülen meyve ve sebze bahçeleri Türkiye'deki Devlet Üretme Çiftliklerinden pek de küçük değildi.

Halkın iki şikayeti vardı. "İşsizlik" Bulgaristan insanı işsizlikle, devletin vereceği fabrika işini ve inşaat işçiliğini anlıyor. SSCB entegrasyonundan çıkan Bulgaristan'da sanai sektörü kriz geçiriyordu. Devlet geçmişte olduğu gibi bütün inşaatların yapımını da üzerine almamıştı. Diğer işsizlikle kastedilen, zirai mahsullerin son birkaç yılın fiatları itibariyle düşüş göstermesidir.

Tanıştığımız bir Bulgaristan Türkü bize "Köyümüz 350 hanedir. 5 tane okulumuz ve bir köy doktorumuz var. Bir evde ortalama 4-8 arasında inek bakılır. Köyümüzde komşulara ait 1000 civarında koyun çıkar. Her evin 15-20 tavuğu olur. Halk Müslüman olmasına rağmen, ticaret için domuz besleyen Esmer vatandaşlar Çenkeri da vardır. Onlar daha ziyade çiçekçilik yaparlar. Göçeden Türklerin yerine bu komşular geldiler. Büyük ölçüde bostancılık yaparız. Köy halkından hiçkimse dışardan para ödeyerek gıda maddesi satın almaz. İhtiyaçlar evlerde üretilir. Orman köyüyüz, bizim üzüm ve meyve bağı kooperatifimiz yoktur. Yakacağa ödeme yapmayız. Meyve ihtiyacımızı evlerimizin bahçelerinden karşılarız. İçerisinde suyu elektriği olmayan ev yoktur. Telefon muayyen evlerde vardır. Evler çoğunlukla tek katlıdır. İki ve üç katlı ev pek azdır." demiştir.

Bulgaristan'da bırakılan Türk toprakları itibariyle beher ailenin Türkiye ortalamasından çiftçi toprağı itibariyle daha fazla arazisi olduğu, fevkalade mümbit topraklar oldukları, zirai ekipman, zirai teknik donanım olmadığından verim alınamadığı, Avrupa Birliğine girmiş Bulgaristan itibariyle, bu toprakları altın kıymetinde olacağı ifade edilmektedir.

Bulgaristan'da Bulgar ve Türklerin toplandıkları tek sendika Potkrepa (dayanışma) dır. KNSB tamamen göstermeliktir. Potkrepa bünyesinde Bulgar ve Türk ayrımı fazla gölenmese de bu kuruluşu etkinliği yoktur. Grev yapmamış ve yapamamıştır. Greve gidecek işçiye yapacağı maddi desteği yoktur. Hükümetler üzerinde baskı kurmamış kuramamıştır. Bulgaristan işçisinin demokratik sendika deneyimi yoktur.

Bulgaristan'ın iki Büyük İşçi Sendikasından en büyüğü KNSB ve diğeri ise Potkrepa (Dayanışma)dır. Her ikisi de Bulgaristan şartlarında demokrat kurulmuşlardır. Sendikal hakların savunulması ve sendika yönetiminde yer alabilme itibariyle Türklerin şansı Bulgarlarla eşittir. Hasan Yakup Hasan KNSB'nin son yönetim kurulu üyelerindi. Bu kuruluşun 8 yöneticisinden 4'ü Türkdü. Hasan Yakup Hasan yapılacak seçimlerde bu sendikanın Başkanlığına aday olmak için hazırlanmaktadır.

Bulgaristan'ın Turistik bölgeleri; yaz mevsiminde Karadeniz Sahil Bölgesi'dir. Yoğun turistlik tesislerin bulunduğu bölge burasıdır. Burası; deniz güneş ve tabiat güzellikleri için seçilmektedir. Kış mevsimi için Rodoplar ve Riva arası önem arzetmektedir. Burada kış sporları yapılmakta ve tarihi eser arkeolojik sergileme yoğundur. Ayrıca Şumnu'nun Modara bölgesi Asperit Han'ın duvar kapartması gibi tarihi doku itibariyle bilhassa yoğun turist çekmektedir. Tesislerin pek bakımlı oldukları söylenemez.

Bazı Türk aydınlarının izahlarına göre; Bulgaristan'da her Bulgar türkü mülk edinme hakkına sahiptir. Türk olduğu için özel bir baskı yaşamaz. Bulgarların Bulgarlara sağladığı bazı kolaylılar var ise de bu uygulamaları genellemek doğru bir teşhis olmaz. Türk mülk edinmeleri zaman zaman engellenmiştir. Ancak şimdi bu konuda açık ve yaygın bir baskı yoktur. Giderek mülk edinme konusunda eşitlik ve demokrat uygulama daha yaygınlaşmaktadır. Türkler arasında mülk edinme konusunda kanunları lehine kullananlar bile vardır. Türklerde genel durumların olduğundan fazla kötü ve muhatap oldukları baskıları abartılı yansıtma özelliği vardır. Bulgar baskısını abartarak yansıtmak suretiyle çıkar sağlarlar.

Sofya'nın Akbayır mevkii (burası çok eski Türk bölgesi iken evler yıktırılıp blok apartmanlar yaptırılmıştır halk etnik tasnife tabi tutulmaksızın karışık oturmaktadır.) nd 1.000 istihdam kapasiteli bir yaşlılar dinlenme tesisi inşaatı başlatılmıştır. 20-25 yıl evvel başlatılan inşaat maddi imkansızlıklar nedeniyle bitirilememiştir. Şimdi bu inşaatın tuğlaları halk tarafından geceleri yağma edilmektedir.

Bulgaristan'daki Türk Bölgeleri; Deli Orman (Şumnu, Rozgrad, Rusçuk, Silistre, Varna) ve uzantısı durumunda olan Dobruca "Bobrıc" Gerlova "Eski Cuma" Tozluk (Osman Paşa) Kocabalkan (Batısında Aydos)dur.

Bulgaristan'da bilhassa Bulgarlar arasında komünizmin idare şeklini arzulayan Komünist dönemin özlemini duyan bir kesim var. Bunlar daha ziyade yaşlılar ve emeklilerdir. Yaşlıların bakımını eski rejim üstlenmişti. Emekliler ise bu yönetim döneminde çok az maaş almaktadırlar.

Bulgaristan'da Bulgarların yoğun olduğu bölgelere Türk göçünü teşvik için zaman zaman açığa çıkan bir uygulama var. İş sahası itibariyle Bulgar bölgeleri daha geniş imkanlara sahip. Bu yolda yapılan girişimleri daha ziyade Bulgar bölgesine göç etmekte olan Türk halktna hareketle takip mümkündür. Türk bölgelerine Bulgar göçü ise, Emekli Bulgar memurlarının bu bölgelere yazlık ve emekli evi yaptırması şeklinde olmaktadır.

Bulgaristan'da sistemli bir teşyike tabi tutulan ve süreklilik arzeden, tezahürleri tesbit edilmiş bir içgöç yoktur. Bulgar Yönetimin hat safhaya varan ekonomik sıkıntıları, iç siyasi dinamiklerin dengesizliği, insan hakları kuruluşu ve Avrupa Birliği'nin kontrol edici tutumu etnik eritmeye matuf göç politikası uygulamaya müsait değildir.

Bazı sosyal bilimlere göre; Bulgaristan'dan Türkiye'ye göçen Türkler (Türk Göçü) Bulgar ekonomisini ciddi şekilde sarsmıştır. Özellikle ziraat ve hayvancılığı bu göç çok olumsuz etkilemiştir. 1989'dan sonra olan Türk göçü parça parça değilde toplu olsa idi, Bulgar yönetimi tamamen iflas ederdi. Bulgaristan'ın bugün yaşadığı ekonomik krizin altında büyük ölçüde bu hısıs da vardır. Bulgaristan'ın resmi kayıtlarda 8.5 milyon olarak gösterilen nüfusu gerçekte 7 milyon olup, bu miktarın içerisinde 1 milyon da Türk vardır.

Bulgaristan aydını, Bulgaristan'dan göç ettirilen Türklerin tamamına yakını çiftçi ve hayvancı olmasına rağmen onların büyük şehirlerde, bürokraside istihdamını bilhassa Fırat'ın doğuna yerleştirilmemeleri için gösterilen özel itinayı da anlayamamaktadır.

Bulgar aydınının Türklerle birlikte yaşama arzusuna, Türkiye'nin kalkınmış oluşu ve Türklersiz Bulgaristan'ın çektiği sıkıntıların da etkisi olmaktadır. Türk kesime karşı olanlar daha ziyade yönetim bilhassa eski yönetimde olanlar, komünist zihniyetli üst düzey bürokrat ve aydının fanatik kesimidir.

Türkiye'ye girmek için T.C. nin Bulgaristan Türklerine engel olarak, göçü durdurmak istemesi karşısında, Bulgar hükümeti tarafından geçmişte Türk ismi değiştirilerek kendilerine Bulgar ismi verilmiş v bu uygulamaya tepki göstererek Türk ismi tekrar almış olan Türkler, bu defa tekrar Bulgar ismi almak suretiyle Türkiye'ye turist olarak girip bir yolunu bularak Türkiye'de kalmaktadırlar.

Bulgaristan'daki Türk'ünün evvelce Bulgaristan'dan Türkiye'ye göçetmiş olan Türklerinden şikayetleri var. Bulgaristan'dan Türkiye'ye göç etmiş Türk soylunun sayısının asgari birkaç milyon olduğu bilinirken ilgisiz kalışları onlara üzüntü vermektedir. "Sadece 1989'dan sonra göçedenler isteseler geride kalan Türklerin sorunları çok kolay çözümlenir." Onlar ancak farklı isimlerle kayıt yaptırarak birkaç daire almakla meşguller" demektedirler.

Bulgaristan'da örneğin Sumlu'da belediye imar planı gibi uygulamalar sonucu yıktırılan evlere karşılık ev sahibine birlikte yaşadıkları aile fertlerinin yerleşebilecekleri şekilde yeni yapılan konutlardan ev verilmektedir. İstimlak edilen evinin arsası karşılığında veya 3 daire alabilen Sumnulu Türk aile sayısı az değildir. Kendilerine ev verilmiş olmasına rağmen Türkiye'ye göç eden aileler evlerini yakınlarına devretmekte veya satmaktadırlar.

Komünizmden sonra köylerin üzüm, ceviz, elma gibi büyük ortak kollektif çiftlikleri o köyün halkına dağıtılmıştır. Bir kısım halk aralarında kooperatif kurarak işletmeleri, tesisleri dağıtmamıştır. Bir kısmı hissesini komşusuna satmış veya vekile tayin etmiştir. Türkiye'ye göçenlerin büyük çoğunluğu bu kooperatiflerdeki hakların % 20 - % 30 pay karşılığında emanete vermişlerdir.

İsmail Osmanoğlu (Bulgaristan'ın Damargöz köyünden İstanbul'un Avcılarına göç etmiş ve çifte vatandaşlık hakkı almış, gezmek için köyüne gelmiş) ile yapılan bir sohbet de bize, "Bu köyde babamdan bana kalmış 50 dönümlük tapulu meyve bahçesi var. Ayrıca kendi edindiğim bahçem ve evlerim var. Köyün 20 üyeli üzüm bağının hissedarıyım. Bulgaristan'dan emekli olup İstanbul'a memurdurlar. Benim bir daha buraya gelmeye yaşım müsait değil. Oğlum ve kızım kesinlikle buralara gelmez. Bütün akrabalar kardeşime vekalet vermiştik. Şimdi o da Türkiye'ye gelmek için hazırlanmış" demiştir. Bulgaristan'dan yaşanan Türk göçü itibariyle bu açıklama gerçeğe ışık tutmaktır.

Bulgaristan'da örneğin Sumnu'da polis tarafından dövülmüş olan bir Türk polisi şikayet edebilir. İdari tahkikattan hakkını alamaz ise, dava açabilir, tatmin olmaz ise, Sofya'da üst mahkemeye başvurabilir, isterse uluslar arası adli divanlara da müracaat edebilir. Bu tür bir dava için avukat tutabilir. Başka bir şehirden avukat getirtebilir.

Bulgaristan'dan Türkiye'ye göç edenlerin topraklarına çeşitli hilelerle Bulgar komşularının sahiplenme girişimleri olabilmektedir. Bazı Türk çevreler kullanılmadığı için milli geliri olumsuz etkilediği gerekçesi ile bu türden yeni terkedilmiş Türk topraklarının kamulaştırılması için Bulgar fanatik milletvekillerinden kanun teklifi dahi bekleyebiliyorlar.

Bulgaristan'dan Türkiye'ye göçmüş ve çifte vatandaşlık hakkı almış Türkler, Bulgaristan'daki taşınmaz malları üzerindeki hakları itibariyle çok fanatik davranmaktadırlar. Bu tutumlarına geçmişte Bulgar yönetiminden gördükleri sonsuz baskı yol açmaktadır. Çok kere "Bulgarın yüzünü görmekten ise, evim de onun olsun tarlam da" denilmektedir. Bu toprakların, kendisine baskı yapmış olanlara bırakılarak baskı yapanları ödüllendirmiş olacaklarını bilmiyorlar veya çeşitli sebeplerle bilmek istemiyorlar.

Bulgaristan ile Türkiye Cumhuriyeti arasındaki çifte vatandaşlık kanunu uygulaması için Bulgaristan Türkleri "Bu kanunun, Bulgaristan'daki Türkler için değil, Bulgaristan'dan Türkiye'ye gidip vatandaşlık hakkı olanlar için iyi olmuştur. Zira onlar burada yaşlı olan yakınlarını bıraktılar, ölüm gibi hallerde gelebilecekler" demektedirler.

Bulgaristan Türklerinden Bulgaristan'daki maddi ve manevi mirasa sahip çıkmak için çifte vatandaşlık kanunundan yararlanmayı düşünen hemen hemen hiç yoktur. Türk vatandaşlığı hakkını da kazanmış olmak bu tür soydaşlar için yetmektedir. Bulgaristan'da kalan kan bağı olan yakınları vefat edince göçeden Bulgar Türklerinin Bulgaristan üzerinde hiçbir iddiaları kalmayacaktır.

Bulgaristan Türkiye'ye göçetmiş Türklere verilecek emekli paralarının Türkiye'de verilmeleri ile ilgili olarak, "Bu paralar Türkiye'nin Bulgaristan'a verdiği kredi alacağından karşılanmaktadır. Yılda bir defa maaşını almak için Bulgaristan'a gelecek göçmen Türkler, belki bir hayli masraf yapacaklardı. Ancak taşınamazları ile ilgilenme imkanı bulacak, yurtlarından tamamen kopmamış olacaklardı" denilmektedir.

Bulgaristan'da soydaşlara yapılan polis baskısı yansıtılırken abartılmaktadır. Bu türden baskılar giderek azalmaktadır. Bu tür olayların abartılmaları göç sebebi olarak gösterilirken, polis teşkilatı da bu imkanını göçün hızlandırılması için kullanıyor.

Bazı aydınlar "Bulgaristan'dan Türk göçünün hızlandırılmasında Avrupa Birliğinin büyük rolü olmuştur. Bulgar zulmü biliniyordu. Türkiye'nin balkanlar dış politikası da iç dinamikler itibariyle bu göçü kabule hazırdı. Ancak asıl sebep bu subjektif şartlara eklenilen objektif faktör, AB'nin tutumu olmuştur. AB, "Avrupa ülkelerinin işyerlerinde Anadolu ve Bulgaristan Türklerinin tanışmasını istememiştir" şeklinde değerlendirmeler yapılmaktadır.

Bulgaristan'daki Türklerin göçünü durdurmak üzere, Bulgaristan'ın Türkiye'den daha evvel AB'ne girebileceği, göç eden Türklerin, göç etmiş olmakla pişmanlık duyacağı, ABD girmek itibariyle Bulgaristan'ın şansının Türkiye'den fazla oluşunun Bulgaristan'ın Hıristiyan oluşu ile izah edilebileceği üzerinde durulmaktadır.

Bu tür konular aydınları ortak görüşü değildir. Bunlar halka inmiş mal olmuş görüşler de değillerdir. Bu görüşler etrafında yeterli bir çevre de oluşmuş değildir.

Bulgaristan'dan Türk göçünü körükleyen Türkiye'de organize güçler var. Bunlar bazen Bulgar yönetiminden bazen de göç ümidi yaşayan Bulgaristan Türklerinden menfaat sağlamakla kalmıyor, aynı zamanda Türkiye'de hemşerilik görünümü ile ucuz işçi ve kendilerini TBMM taşıyacak oy temin ediyorlar. Bunlar sanıldığı gibi taşımacılıktan çıkar sağlayan kapkaçcılar veya Büyükelçiliklerin küçük memurları değil bakanlık da yapabilmiş kimselerdir." Şeklinde iddialar dinledik.

Bulgaristan'dan Avrupa ülkelerine geçici işçi statüsü ile giden Türk işçileri, bu ülkelere bilhassa Almanya'ya Türkiye'den göçmüş işveren durumunda olan Türklerin yanında işçi olarak çalışmaktadırlar. Bulgaristan'dan gidenlere sahip çıkıp arka olmaktadırlar. Yabancı dil bilmeyişleri dezavantajını izole etmektedir.

Avrupa'da ülkelerindeki Türk işçilerinin oluşturdukları Sendikal Yapılanmalar bu ülkelere Bulgaristan'dan işçi olarak giden Türklerle destek toplantılar yapmaktadırlar. Bulgaristan Türklerine Almanya'dan gönderilmiş bir toplantı kararına göre "güneş batıdan doğacak birkaç yıla kadar Bulgaristan Türklerinin Avrupa'da hakları savunulmaya ve sonuçlarını alınmasına başlanılacaktır.

Bulgaristan Türk'ünün Bulgar Baskısı ve Yunanistan Türk'ünün Yunanistan baskısına karşı Bulgaristan veya Yunanistan'da ittifak yapması mümkün değildir. Bu nev'iden bir dayanışma ancak üçüncü bir ülkede tercihen Türkiye veya Kıbrıs'ta olması mümkündür. Bu itibarla sempozyum türünden faaliyet ortamları bu tür dayanışmaya imkan sağlayabilir. Bulgaristan Türkünün sorunları ancak bu taktirde uluslar arası kuruluşlara taşınması mümkündür.

Bulgaristan'dan Türkiye'ye göç durmuş değildir. Devam etmektedir. Göçün ardında büyük ekonomik ve siyasi çıkarlar vardır. Bulgaristan'da 1 milyon insanın göç etmiş olması ve 1 milyon Bulgaristan Türk'ünün orada kalması demek, % 50 nüfusun orada kaldığı anlamına gelmemeli. Kalan % 50 cahil kesimdir. Bu kesim tamamen dağınık bir yerleşim şekli sergilemektedir. Bu kesimde kendisini göçe hazırlamıştır.

Üç kişi ile yapılan bir sohbette; Bulgaristan'dan yaptırılan Türk göçünün tamamen Bulgar yönetiminin baskısına veya Türkiye'deki yaşama şartlarının Bulgaristan Türkleri tarafından cazip bulunuşuna bağlanamayacağını, bunun uluslar arası bir politika ile Türkiye'ye dikte ettirildiğini, Türkiye'nin bazı başka siyasi-iktisadi çıkarlarına karşılık (mesela AB katılmak gibi) bu teklifi kabul ettiğini bu gerçeğin halka açıklanmadığını, bu gizli antat kalışın bir parçasının da, Bulgaristan göçmenlerinin Fırat'ın doğusuna ve kırsal kesime yerleştirmemek olduğu, amacın, Avrupa'nın Müslüman Türkten arındırmak olduğu, Hıristiyan kulübün (AB) bunu böyle istediği, kırsal kesime yerleşmiş Bulgaristan Türkleri ile çifte vatandaşlık verilmiş Almanya'da Türk işçilerinin (tanışmaması) gerektiği gibi konular tartışıldı.

Ecevit'in "parçalanmış ailelerin birleştirilmesi" vaadi göç etmek isteyenlerin yeni ümidi olmuştur. Bu konuda göçe karşı olan ve Türkiye'nin yardımından yana olanlar "parçalanmış aileler muhakkak Türkiye'de birleşmelidir diye bir kural yoktur. T.C. yapacağı yardımı parçalanmış ailelerin Bulgaristan'da birleşmeleri için kullansın" demektedirler.

Bulgaristan'da Bulgar ve Türk çiftçisi zirai ürünlerini pazarlayamıyor. SSCB döneminde gıda teknolojisi de tüm Sovyetlerde entegre idi. Aynı şekilde sanai ürünleri de para etmiyor. Entegrasyon döneminde ekonomik yapı, pazarın özellikleri, üretim ile tüketim arasında bir bağ vardı. Şimdi Bulgaristan mallarına Pazar bulamıyor. Fabrikalar kapatılıyor. Doğal olarak işçileri çıkarıyorlar.

Bulgaristan Türkünün en büyük sorunu işsizliktir. Bulgaristan'da işsizlik Türk göçünü körüklüyor. Türkiye'yi iş bulabilme itibariyle daha cazip bulmaktadırlar. Bulgaristan'daki işten çıkarmalar öncelikle ve çoğunlukla Türk soylulara tekabül ediyor. Bu biraz Bulgar yönetiminin soydaşlarını koruması şeklinde oluyor ve biraz da, göçe zorlama da bir unsur olarak kullanılıyor.

Bulgaristan'dan Türkiye'ye göç etmenin cazibesi Türkiye'nin ekonomik üstünlüğünden gelmektedir. İki ülke arasındaki milli gelir farklılığı devam ettikçe, Türkiye'de sosyal imkanlar Bulgaristan'dan çok daha iyi oldukça iyi olan bu şartlardan istifade etmek isteyecek Bulgar Türkü, Bulgaristan'daki şartların düzeltilmesi ve Bulgar engellerini yenmeyi değil Türkiye'ye göçü düşünecektir.

Bulgaristan'da Türklere yapılan baskı abartılarak yansıtılmaktadır. Bu yöntemle Türkiye'den imkan sağlamak bir yaşama bilimi olarak geliştirilmiştir. Nitekim H. Hüseyin Koçkoç isimli Türk işadamı 1991'den itibaren Bulgaristan'dan Türkiye'ye ham madde taşıyarak parke imal etmiş, daha sonra Sumnu'daki bir parke fabrikasını satın almış, bu fabrikada parke üretip Türkiye'ye sevketmekte ve Sumnu'daki tesislerinde 65 Bulgar Türkü istihdam etmektedir. Bu tesisleri satan Bulgar Türkü de Bulgaristan'dan Türkiye'ye göç edebilmek için imkan araştırmaktadır.

Bulgaristan Türk aydınına göre; "Çifte vatandaşlık Yasası Bulgaristan'daki seçime yansımamıştır. Bulgaristan Türkü, Türk Dışişlerini parmağında oynatıyor. Bulgaristan'daki Türk drijanların arkasında Bulgaristan istihbaratı vardır. Türkiye 1989 yılından sonra göç eden Bulgar türkü 300.000 iken, seçimlerde oy kullanan miktar 1.700 civarındadır. Ayrıca Bulgaristan da 600.000 civarında 1989'dan sonra Türkiye'ye girmiş kayıt dışı Bulgaristan Türkü vardır."

Bulgaristan'da Türkiye arasında yapılan çifte vatandaşlığı değerlendiren Sumnu Türk aydınları bu konuda; "Çifte vatandaşlık anlaşmasının Türk toplumuna etkisi iki kesim itibariyle oldu. Bunlardan birinci kesimde olanlar Türkiye Bulgaristan'dan göçüp Türkiye vatandaşı olma hakkını elde edenler vardır. Bunlar bu anlaşmadan memnundurlar. Gerektiğinde Bulgaristan'a da gelip haklarını arayabileceklerdir. Ancak bunlardan geçici de olsa Bulgaristan'a gelmeyi düşünen hemen hemen yoktur. Diğer kesim ise, Bulgaristan'da kalan ve Türk vatandaşlığı hakkını alamayanlardır. Bunlar için çifte vatandaşlık sözkonusu değildir. Zira bu anlaşmadan yararlanabilmek için vatandaşlık sözkonusu değildir. Zira bu anlaşmadan yararlanabilmek için ilkin Türk vatandaşı olmak gerekmektedir. Hal bu olunca, çifte vatandaşlık Bulgaristan Türkünün bir yolunu bulup Türkiye'ye girmeye, ilerisi için vatandaşlığa geçebilmeye sevketmiştir.

Çifte vatandaşlık Anlaşmasının Bulgaristan Türkünü Bulgaristan'da kalma yönünde etkilemesi isteniyor ise, Bulgaristan Türküne yerinde ekonomik iyileştirmeler ve onların Türkiye'ye kızmalarını engelleyici tedbirler alınmalıdır.

Görüştüğümüz Bulgaristan Türkü bir çiftçinin açıklamasına göre; "Köyümüzde arazinin m² 1.000.000 levadır. Toprak sahibi tarafından 5 yıl düzeltilmez ise, (bakımı yapılmaz ise) devletin o toprağı kamulaştırma hakkı vardır. Türkiye'ye göçeden bir Bulgaristan'lının ya 5 yıl zarfında toprağının bir defa da olsa bakımını yapması gerekir veya birisine vekalet vererek toprağının bakımını yaptırması icap eder."

"Bulgaristan'a Türkler göçetmek suretiyle Türklere ait taşınmazları Bulgarlara bırakmış oluyorlar" fikrine karşı, Bulgar propaganda merkezleri de, "Türk işadamları da Bulgaristan'a gelip ticaret yapıp para kazanıyorlar," temasını işlemektedirler.

Sofya Devlet Üniversite Spor Fakültesi'nin binaları PKK Sloganlarına havi afiş ve duvar yazıları ile doldurulmuştur. Ayrıca bu fakülteye ait spor kamplarından birisinin PKK tahsis edildiği ifade edilmektedir.

Bulgaristan'da iç demokratik hareket olarak çingeneler önemli bir fonksiyon üstlenmişlerdir. Türk göçünden sonra satın alınması kolaylaşan Türk evleri el değiştirerek devletin de desteği ile esmer vatandaşların (Cenkeri) eline geçmektedir. Bu cümleden olarak; Varna, Burgaz, Kırcalı, Ruscuk, Filibe adeta cenkeri ağırlıklı iller olmuştur.

Bulgaristan'ın bu bölgelerine geçen Kürtler Cengerilerle evleniyor ve bu şehirlere yerleşiyorlar. Bulgaristan vatandaşı ile evlenmiş olmak Bulgaristan vatandaşlığına geçebilmek için yetmektedir. Bu iki toplumda çok çocuklu aile tipini benimsemişlerdir. Bir Bulgar çok kere çocuksuz veya bir çocuklu olur iken ve bir Türk'ün özellikle son dönemde 1 veya azami 2 çocuğu olurken, bir Cenkeri ailesinin ortalama 8-10 çocuğu olmaktadır. Bu realite Bulgar yönetimi geçmişte düşündürürken, şimdi bu olguya bir de Kürt boyutu eklenmiştir.

Bulgaristan'ın iki tür çingenesinden İslam olan ve Türkçe konuşanları ile Kürtler evlenmektedirler. Böylece bir süre sonra Türklerden boşanan yerlerde Kürt-Çingene melezi bir toplum oluşacaktır.

Dr. Yaşar KALAFAT

Hiç yorum yok: