Göçmen bir aileden gelen biri olarak ilgili konular benim için her daim cazip oldu. Osmanlı öncesi Balkanlara yerleşen Türkler hakkında uzun zamandır bilgi topluyorum. Yakında bu konuda yazmak istiyorum. Makedonya, Bulgaristan ve Kosova’ da günümüzde yaşayan bu topluluklar hakkında oralarda yaşayanlardan bilgi almanın mümkün olduğunu biliyorum. Çoğu seyahatlerimde bunu gerçekleştirdim. Son dönemlerde sosyal medyada ismiyle sıklıkla karşılaştığım Avni Engüllü beye e-postayla ulaşarak, internet üzerinden bir röportaj yapmayı -ki sonradan buna Weportaj adını verdim- önerdim. Sağ olsun kabul etti ve sıcak bir söyleşi gerçekleştirdik.
Weportaj sırasında tam isminin İzzet Avni Engüllü olduğunu öğrendiğim şair, yazar ve gazeteci Avni bey Yugoslavya’ da doğdu. Kendi ifadesiyle;
1947 de Yahya Kemal Beyatlı'nın Bursa’nın uzantısı gördüğü Üsküp’te dünyaya Esma hanım ve Cemal efendinin ilk oğlu olarak Yugoslavya, daha doğrusu Makedonya’da sıkıntıların çokça hissedildiği 1947 de dünyaya geldim.
Adımın İzzet Avni olmasını babaannem karar getirir. Ben sonradan gazeteciliğim sırasında Avni' yi kullandım hep. Herkes beni öyle bilir. Bu sırrı ilk defa dile getiriyorum.
Ömrüm gazetecilikte geçti. Gazeteciliğin bütünü de Üsküp radyosundaydı. Merkezi Brüksel’de bulunan Uluslararası Gazeteciler Birliğine' kadar uzanan üyeliğim, gazetecilikte çok yaygın bir etkinlikte bulunduğum anlamına gelmektedir. Tabii gazetelerde köşe yazarlığım da devam etti, ek olarak. Bugün yapabildiğim bu işten başka yarı kalmış bazı çalışmaların peşindeyim. Ancak biraz zor ve yavaş gidiyor maalesef...
Doğrudan sormadım ama anladığım kadarıyla Avni bey yakında geçirdiği ciddi sağlık sorunları nedeniyle böyle yazıyor. Kendisine tekraren büyük geçmiş olsun dileklerimi iletmek isterim. Avni bey ayrıca, Makedonya’da siyasi ve kültür faaliyetlerinde de bulunmaktadır. Makedonya’da Türkler arasında ilk resmi siyasi teşkilatlanma anlamına gelen Türk Demokratik Birliği adlı siyasi derneğin kurucularından olup, bu derneğin genel sekreterliğini, daha sonra genel başkanlığını yaptı. Aynı derneğin partiye dönüşmesi çalışmalarını yönetti ve Türk Demokratik Partisi adı altında kurulan partinin kurucu başkanıydı.Weportaj sırasında tam isminin İzzet Avni Engüllü olduğunu öğrendiğim şair, yazar ve gazeteci Avni bey Yugoslavya’ da doğdu. Kendi ifadesiyle;
1947 de Yahya Kemal Beyatlı'nın Bursa’nın uzantısı gördüğü Üsküp’te dünyaya Esma hanım ve Cemal efendinin ilk oğlu olarak Yugoslavya, daha doğrusu Makedonya’da sıkıntıların çokça hissedildiği 1947 de dünyaya geldim.
Adımın İzzet Avni olmasını babaannem karar getirir. Ben sonradan gazeteciliğim sırasında Avni' yi kullandım hep. Herkes beni öyle bilir. Bu sırrı ilk defa dile getiriyorum.
Ömrüm gazetecilikte geçti. Gazeteciliğin bütünü de Üsküp radyosundaydı. Merkezi Brüksel’de bulunan Uluslararası Gazeteciler Birliğine' kadar uzanan üyeliğim, gazetecilikte çok yaygın bir etkinlikte bulunduğum anlamına gelmektedir. Tabii gazetelerde köşe yazarlığım da devam etti, ek olarak. Bugün yapabildiğim bu işten başka yarı kalmış bazı çalışmaların peşindeyim. Ancak biraz zor ve yavaş gidiyor maalesef...
Buna koşut olarak edebiyat da ilgi alanım olmaya başladı. Tutku olarak başladığım edebiyat sonrada daha ciddi bir boyut almaya başladı. Ağırlıklı olarak şiirde göründüğüm halde hikayelerim de vardır. Çocuk edebiyatındaki denemelerim anlamlıdır. Eleştirmenlerle sanat tarihçileri.yeni bir açılım anlamına gelen edebiyatın 1970'ler kuşağının başına getirdi beni. Dahası bu çalışmalarım sonucu, Yazarlar Birliği üyeliğine kabul edildim. Geçirdiğim hastalıklar sonucu şu anda malulen emekliyim.
Birkaç kitabın yazarıyım. şu anda elim altında bulunan çalışmayla köşe yazılarımdan oluşan bir kitap üzerinde çalışıyorum. İşlenen konular 2000' li yıllarda Makedonya’da gazeteciliğin bulunduğu aşama ve ilgilendiği konular olarak ifade edilebilir.
Güvenilir Blog: Avni bey oradan İstanbul ve Türkiye nasıl görünüyor? Eminim değerlendirmeniz blog okurlarımız açısından ilginç olacaktır.
Avni Engüllü: Makedonya'dan Türkiye ve İstanbul nasıl görülüyor?
Sorması kolay, cevabı zor bir soru... Bakılacağı taraf ve bakılacağı gözlük önemli.
Makedonya Türkleri açısından bir sorun görmüyorum genelde. Onlar Türkiye’yi ana ülkeleri olarak görmekteler. Öyle de bilmekteler. İstanbul ise eşi bulunmayan bir güzelliktir tabii. Bana göre bura Türklerindeki kusur, bugünkü Türkiye’yi hala Osmanlı büyüklüğünde algılamaları. Sanki öyle düşünmek birçok alanda o eski büyüklüğün altında ezilip kalmaya itiyor onları.
Arnavutlar, yeni yeni Türkiye’nin Makedonya’ya kıyasla bir ekonomik güç olduğunu anladılar. Müslüman olan veya İslama bağlı olan Arnavutlar Türkiye’de kurtarıcı anlamı taşıyan büyük bir destek görmüştür, göstermiştir.
Yugoslavya döneminde ben ilk okulda Türklük uğruna hapis yatan bir tarih öğretmeninden Türk milletinin büyüklüğünü öğrendim. Ama herkes bu şansa sahip değildi. Yanlış bilgilerle dolu olan tarih kitapları Türkiye düşmanı bir kitle yetiştiriyordu. Bazı ırkçı ve komünist düşünceli Arnavutlarda bu düşmanlık belirgin bir şekilde görünüyor.
Makedonlar veya Hırıstiyanlara gelince burada durum; yine okutulan tarihin etkisi ve sistemlerimizin değişik olması sonucu, yanlış bilgilerle yetişen bir kuşağın ortaya çıkmasına yol açtı. Gerçekleri gören Makedon yok değil. Ancak hem az hem de gerçekleri söylemekten çekindikleri izlenimi var bende.
Türkiye ile artan ilişkiler, özellikle turistik seyahatler değişik ve olumlu bir düşüncenin oluşmasına yardımcı olduğunu görüyorum. Bugün Makedonya'da anlaşmazlıkların temelinde Müslüman Hıristiyan dini anlaşmazlığı yatmakta... devamında milli anlaşma çıkmaktadır. Bu ilişkiler bütünüyle kaybolduğunda gözlük de değişmiş olacaktır.
Güvenilir Blog: Avni bey, bu günlerde Torbeş konusunu araştırmaya gayret ediyorum. Bana yardımınız olabilir mi? Önerilerinizi duymak isterim.
Avni Engüllü: Torbeş dediğiniz kesimin her halde merkez ve batı Makedonya ile doğu Arnavutlukta yaşayan bir etnik topluluk olduğunu bilirsiniz. Şar dağı eteklerinde yaşayan Goralılardan bazı farklılıklar arzedebilir ama bana göre aynı etnik topluluktan başka bir şey değildir.
Güvenilir Blog: Bende aynı fikirdeyim, Goralılarla Torbeşler aynı etnik toplumdur. Araştırmalarım açısından Torbeşlerle görüşmek çok fayda sağlamıyor. Çünkü bunu yaptım ve onların etnik yapıları konusunda çok bilgili olmadıklarını gördüm. Konuyla alakalı kitaplara her zaman ihtiyacım olur. Ya da bu konularda çalışan araştırmacılarla tanışmam gerekir.
Avni Engüllü: Bunu araştıranların siyasi bir saplantıya sahip olmadıklarını düşünüyorum. Doğruyu ulaşmak için, hiç bir tarafın değirmenine su taşımayanları seçmek gerekir.Başlangıç için şunu söyleyeyim;
Torbeşler nokta nokta yaşamaktalar. Osmanlı geldiğinde İslamı ilk kabul eden onlar olmuş. Neden ?
Evet, kocaman bir neden var…
Ben onların Osmanlıları kendilerine yakın gördüklerini, akraba gördüklerini düşünüyorum. Belki yanlış düşünüyorum… Ama Makedon bilim adamları bana göre hem yanlış düşünüyorlar hem de bilimi siyasete alet ediyorlar.
Güvenilir Blog: Torbeşlerin Osmanlı öncesi 5-6. asırda göç eden Oğuz boylarından olduklarını biliyorum. Asıl olarak Kuman ve Peçenek boylarından oluşuyorlar. Makedonya'da Torbeş Bulgaristan'da Pomak ismiyle anılıyorlar. Ancak cevabını bulamadığım tek bir soru var... Bünyesinde 4-5 bin kadar Türkçe kelime bulunsa da neden eski Makedonca dilini kullanıyorlar? Doğru bir neden mi? bilmiyorum ama benim ailemde de görülen, Karamanlı bir Türkmen ile Brod da yaşayan bir Torbeş kızının hayatlarını birleştirmesinde olduğu gibi, tüm göç hareketlerinde gerçekleşen bir sentez yaşandı. Yani muhacirlerle yerel bireyler evlendiler ve yeni melez gruplar oluştu. Doğal olarak bu, destekleyen sosyal, ekonomik ve dini nedenlerle gerçekleşti.
Avni Engüllü: Makedonya’nın doğusunda da Pomaklar var Bulgaristan’da olduğu gibi… Bana göre Peçenek, Kuman, Gökoğuz ve Bular Türkleri 5-6. asırlarda Balkanlara geldiklerinde Slav unsurları ağır basar ve zaman içinde lisanları ve dinleri değişime uğrar. Bazı bilim adamlaına göre Türk boyları Hıristiyanlığı Slavlardan almışlardır.
Şar kelimesi Türk lehçelerinde dağ demektir.
Vardar nehrinin adı Vardaryot Türklerinden gelir.
Kumonova şehrinin adı Kuman Türklerinden kalmıştır.
Bulgar kelimeside Bulgar Türklerinden kalmadır.
Buna benzer daha bir çok kelime bulabiliriz.
Bulgarlar bugün Hıristiyandır ve Slav kabul edilirler. Halbuki Bulgar Türkleriyle Slav karışımı demek daha doğrudur.
Saydığım yerlerdeki etnik topluluklar diyelim Makedonca konuşuyorlar. Makedonya 1944 de milletiyle devletiyle Tito rejiminde kuruldu. Makedonya'lılar Yugoslavya bütünlüğüne Makedonya olarak girdiler. Kendilerine Makedon dediklerine göre ben de onları Makedon kabul etmekte bir engel görmüyorum. Makedon'luk meselesi oluşmuş bir durum. Ancak bugün Yunanistan'la sorunlar devam ediyor. Bulgaristan Makedonya'yı tanıyor ve Makedoncayı ise Bulgarcanın bir ağzı olarak görüyor.
Dönelim Torbeşlere, ben kesinlikle Torbeşleri Peçenek, Gökoğuz ve Kuman açısından değerlendiriyorum.
Size bir gerçeği daha anıp bitireyim;
Bugünkü gençlerin çoğu uydu antenler vasıtasıyla Türkçelerini geliştiriyorlar. Ancak benim izlediğim şu; Türkçe programları seyredemeyenler Arnavutça ve Makedonca'nın etkisiyle yavaş yavaş yabancılaşmaktalar… Bu böyle sürerse elli sene sonra bu gençler belki müslüman kalacaklar ama asimile olacaklar. En bariz bir örnek; öz teyzemin kızı Makedonca eğitim gördüğünden ben Türkçe konuşurum, O bana Makedonca cevap verir. Velhasıl sorun bizde, bu konu Türk bilim adamları tarafından yeterince incelenmedi.
Güvenilir Blog: Torbeş ve Pomakların Türkçe konuşmaması konusundaki düşüncelerinize katılırım. Ancak ortada bir çelişki var; Gökoğuzlar Moldovya’da dillerini korur, hatta müslüman olmayarak günümüze Hıristiyan gelirken diğer Türk boylarının dilini kaybetmeleri ve Osmanlılar gelince dinleri değiştirerek müslüman olmaları açıklanması gereken bir durum. Demokrasinin olmadığı ortamlarda asimilasyon olabiliyor. Dolayısıyla bir kısım Türk boylarının sadece dilini değil kimliğini de kaybettiği bir gerçektir. Ancak bunun tersi de doğrudur. Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde bir çok etnik unsur hakim unsurlarla bir sentez oluşturmuş yani karışmıştır. Atatürkün getirdiği Türklük kavramı bu sebeple bir üst kimlik durumundadır.
Avni Engüllü: Dediklerinizi anlıyorum ve katılıyorum, ama...
Bugün Moldovada Gagavuz gençleri de Türkçenin Gagavuz ağzını neredeyse kaybetmekte maalesef...
Bu daha uzun sürmüş bir süreç... ama bugün Moldova asıllı büyükler bile bundan yakınmaktalar. Ben size örnek olarak bir Gagavuz şairinin yakınmasını kendi dilinde, Gagavuzca ilginize sunuyorum;
Gagavuzluk Kayıp mı?
Dili hem dini koruduk
Şimdi dili kuruttuk
Arada var bir Rusça o da bozuk !
Kayıp, yok oler Gagavuzluk !
Todor Zanet, 19.10.2007
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder