Avrupa Avrupa Dediğimiz

21 Temmuz 2009 Salı

KUDÜS-Ü MAZLUME

KUDÜS-Ü MAZLUME

Celaleddin GÖKÇEK

2 günlüğüne iş için gitiğim 3 dinin kutsal mekanı Kudüs'te fırsat bularak bir çok kutsal mekanı ziyaret ettim. Bir zamanlar (1973'e kadar) tüm Hacı'ların ziyaret ettiği Mescid-i Aksa bugün boynunu bükmüş ve sadece benim gibi Acı'lara kalmış.
Bu benim 2. gidişim. İntifada'dan sonra her şey çok değişmiş. İşin siyasi boyutunu bırakın, kültürel boyutunda dahi anlaşılması gereken çok şey var.
Bu ziyaretimde Hz. Süleyman mescidinden Armageddon'a kadar kafamda olan, eksik bilgilendirme ve cehalet sonucu oluşmuş bir çok soru işaretini çözebildiğimi sanıyorum. Sadece dini hassasiyetleri olan insanların değil, Orta Doğu ile ilgilenen herkesin bilmesi gerektiğine inandığım bu notları sizlerle paylaşmak istedim.

Kudüs:
Müslümanların ilk kıblesi Mescid-i Aksa Harem-i Şerif ve Efendimiz A.S.V.'ın Mirac'a çıkış noktası (Kubbetüs Sahra) dolayısıyla çok önemli...Tabii ki bazı farklılıklarla Yahudi ve Hristiyanlar için kutsal olan yerler Müslüman inancında da var. Yani aslında bu şehirdeki herşey Müslümanlar için çok anlamlı.
Hristiyanlar için Hz. İsa'nın doğum (Betlehem - Arapça Beytüllahim) ve ölüm noktası, kutsal kabri (Kıyamet Kilisesi) (Müslüman inancına göre ölmedi ve İslam itikadı üzere dönecek) burada.
Yahudilerin Dünya'daki en önemli hatta yegane kutsal noktası Ağlama Duvarı (Hz. Süleyman mabedinin bugüne ulaşan tek kalıntısı) ve Armageddon'un başlayacağı yer Tur Dağı. (Zeytin Dağı)
Bu saydıklarımın Betlehem ve Tur Dağı hariç hepsi Kudüs Eski Şehir (Old City - El Medinet El Kadime) surları içinde yürüme mesafesinde, diğerleri de çok yakınında. Kudüs'ün de İstanbul gibi surları var. Sur içinde daracık sokaklar ama ilahiyat anlamında inanılmaz renkli görüntüler var. Herkes bir telaş içinde ibadete koşuyor. Haç taşıyan Hristiyan Hacı'lar mı istersiniz, uzun saçlı şapkalı, takkeli Yahudiler mi yoksa aksakallı Müslümanlar mı.. Mormon'undan Kıpti'sine kadar her türlü inancın bir köşesi var.
Kudüs haricinde kuzayde Betlehem, güneyde Hz. İbrahim ve Hz. Yusuf'un kabirlerinin olduğu Hebron (El Halil), batıda Hz. Musa makamı, doğuda Hz. Nuh makamı da çevrede.

Önce sur içinden başlayalım. Aşağıdaki Resim-1a ve Resim-1b de sur içini ve Tur dağını, diğer resimlerde bunun detaylarını göreceğiz.


Resim-1a

Surların sağ önünden sağ arkasına uzanan önde Mescid-i Aksa (küçük yeşil kubbeli, arkaya doğru uzanan dikdörtgen) arkada altın kubbeli Kubbetüs Sahra'nın olduğu saha Müslüman'lara açık Harem bölgesi. Maalesef intifada (Filistin'lilerin İsrail işgaline karşı çıkış eylemi, yıl 2000) başladığından beri "savaş var" gerekçesi ile İsrail askeri istediği gibi girip çıkıyor. Dilediği zaman nümayiş olmasın gerekçesi ile kapatıyor. İçeriye hiç bir vakitte ulaşabilenlerin sayısı 3-4 saf cemaati geçmiyor. Kubbetüs Sahra'dan Mescid-i Aksa'ya dönerseniz yönünüz Kıble (Mekke) yönü. Bu sahayı uzun uzun anlatacağım.

Kıble yönünde Kubbetüs Sahra'nın hemen sağ yanı ve altında kalan duvar Yahudilerin kutsal noktası Ağlama Duvarı (Western Wall). Burayı ve Hz. Süleyman mabedini uzun uzun anlatacağım.

Bu resmin sağ arkasında görünen ve üzerinde bir kule olan dağ Tur Dağı. (Zeytin Dağı) Burası Hz. Musa'nın Allah C.C. ile konuştuğu yer. Rabia Sultan Ana'mızın türbesi burada. Normalde kilitli ama bekçiyi bulup biraz yalvarırsanız anahtarı veriyor. Son derece bakımsız, Garip öpe-koklaya temizlemeye çalıştı beceremedi.


Resim-2

Bu dağın Kudüs sur içine bakan yamacına dikkat edin, burası Yahudi Mezarlığı. Resim-2 de bunu daha net göreceksiniz. Yahudi inancına göre kıyamet (Armageddon) koptuktan sonraki yaşam da bu dünyada olacak. Herkes ölecek ve sadece Yahudi'ler kalacak. Tüm ölmüşleri dirilecek ve bu dirilme Tur Dağı'ndaki bu mezarlıktan başlayacak. İnanın her gün Amerika'dan, Avrupa'dan, Japonya'dan cenazeler geliyor ve burada gömülüyor. İlk dirilecek olmanın fiyatı, o gördüğünüz mezarlıkta bir mezar yeri -isterseniz inanın- USD 100,000.-......


Resim-1b

Sur içinin tam ortasından biraz sola kayın, bir kulenin solunda bir kubbe var. Burası da Kıyamet Kilisesi. Müslüman inancına göre Hz. İsa'nın canına kasteden Yahudi'ler O'na benzer birini bulup öldürmüşler. Hristiyanlar ise öldüğüne inandıkları için burası onların acıları tekrar yaşadıkları bir haksızlık köşesi. Ağlayanlar mı istersiniz, kendini yerlere vuranlar mı. Hepsi samimi inançlı zavallılar. Onlar için içim parçalanarak bir tek şey diyebildim, Allah C.C. onlara İslam nasib etsin.

Ortasında Hz. İsa'nın çarmıha gerildiği nokta, Yahudi geleneği ile kefenlendiği yer (Shroud of Turin'i hatırlayın), Kutsal Mezarı, çevresinde ise Hristiyan Dünyasının birliğini (!) temsil eden Church of all Nations var. Burada hepsinin ayin salonu, manastırı ayrı ayrı olmak üzere Yunan Ortodoks, Ermeni Ortodoks, Vatikan'a bağlı Katolik, Süryani ve Kıpti kiliseleri var. Hepsinin kendine özgü mimarisi var, ibadetleri ayrı, sadece Christmas gibi kutsal zamanlarda ortadaki kutsal sahada buluşuluyor.

Resim-3 biraz daha geniş açılı, hem sur içi Kudüs'ü, hem de modern Kudüs'ü görüyorsunuz.
Bu topraklarda geçmişte çok kan akmış, gelecekte de akacağını söylemek kehanet olmaz.


Resim-3

Dünyaya indiğinde Kabe-i Muazzama'yı inşa eden Hz. Adem A.S. aynı zamanda Mescid-i Aksa'nın da ilk inşasını yapmış. Bu Mescid de Kabe gibi Nuh tufanında zarar görmüş ve M.Ö. yaklaşık 2000 yılında Hz. İbrahim A.S. tarafından tamir edilmiş. Biliyorsunuz Hz. İbrahim Hz. Süleyman, Hz. Musa, Hz. İsa ve Hz. Muhammed S.A.V.'in atası olduğu için özel yeri var. Kabe'nin bugünkü halini de inşa etmiş, mucizesi kuma çıkmayan ayak izlerinin taşa çıkması, halen Kabe avlusunda ayak izini taşıyan Makam-ı İbrahim var. Nemrut'un Urfa'da ateşe attığı ve ateşin yakmadığı Hz. İbrahim'in yaptığı Mescid-i Aksa, bugüne kısmen ulaşmış olan El-Aksa El-Kadim mescidi. Yani 2 tane Mescid-i Aksa var. El-Kadim olan eski mescid ve El-Cedid olan yeni Mescid.

Hz. İbrahim'den yaklaşık 1000 yıl sonra Hz. Süleyman zamanı... Hz. Süleyman tabii ki İslam inancına göre de Peygamber, mucizesi tüm hayvanların lisanını konuşması. Hz. İbrahim tarafından inşa edilen Mescid-i Aksa El-Kadim'i büyüterek her iki tarafta sınırlara kadar taşımış. Yahudi inancı, Hz. Süleyman'ın mirasına sahip çıkıyor. Hatta o meşhur 6 köşeli yıldız da Hz. Süleyman'ın mührü. Böyle olunca da Hz. Süleyman mabedi Yahudiler için çok önem arzediyor.

İslam zamanında Kudüs, İslamiyet'in ilk Kıble'si olmuş ve namazlar Kıbleteyn'e kadar Kudüs'e yönelerek kılınmış. Miraç hadisesi de buradan olunca ve Kudüs, Kabe-i Muazzama'dan, Medine-i Münevvere'den sonra en kutsal yer ilan edilince (Mescid-i Aksa'da kılınan 1 vakit namaz 500 vakte eşdeğer kıymette) İslam orduları "zenginlik" anlamına gelen Mısır'dan önce veya "Ortodoks kilisesi" anlamına gelen İstanbul'dan önce kudsiyet arzeden buraya yönelmiş.


Resim-4

Resim-4 Kubbet-üs Sahra'nın (Dome of the Rock) içeriden görünüşünü gösteriyor. Kubbet-üs Sahra'nın içinde tam merkezde dev bir taş var. Peygamberimiz A.S.V. bu taşın üzerinden Burak'a binerek Mirac'a yükselmiş. Bu taş, Hacer-i Muallak, hani havada asılı durduğu söylenen taş. Kısmen altına inebiliyorsunuz, gerisi kapalı.

Kudüs, ilk olarak Hz. Ömer tarafından fetholunmuş. Sur içinde Hz. Ömer mescidi var. Sonra tüm Hristiyan alemi ayaklanmış ve onların cihadı "Haçlı Seferleri" The Crusaders başlamış. Richard the lion hearted, Aslan yürekli Rişar Kudüs'ü geri almış ki ta Selçuklu Sultanı Selahaddin-i Eyyubi Hz. fethedene kadar... Yani Kudüs Hristiyan dünyası için "Haçlı Seferi" düzenleyecek kadar önemli...

Selahaddin-i Eyyubi Hz. Cizre'li kürt asıllı, devrin evliyası bir hükümdar. Kudüs fethi ile ganimetine 100,000 arap atı düşmüş. "Ben bu servetle yaşayamam" deyip sabaha kadar atları fakir halka sadaka diye dağıtmış. Öldüğünde ise kefen alınacak bile parası yokmuş. Kefen satan esnaf helallık vermese imiş o koca hükümdarın cenaze namazı kılınamayacakmış. Bugün bunları Kudüs'ün Müslüman halkından dinlemeniz, aralarında "ben Eyyubi nesliyim" diye iftihar edenleri görmeniz mümkün.

İşte Mescid-i Aksa El-Cedid'i inşa eden, Miraç'a çıkılan taşın üzerine Kubbet-üs Sahra'yı inşa eden Selahaddin-i Eyyubi Hazretleridir. Yapıldığı kot (elevasyon) Hz. Süleyman mabedinin üstünde kalıyor. Yani Mescid-i Aksa El-Cedid, Hz. Süleyman mabedinin harabesi üzerine yükselmiş. Kavga burada başlıyor...


Resim-5

Resim-5 de Mescid-i Aksa ve Hz. Süleyman mabedinden kalan tek duvar olan Ağlama Duvarını görüyorsunuz. Şimdi bu resimde Kubbet-üs Sahra (altın kubbeli sekizgen) önünde durun ve Kıble yönüne Mescid-i Aksa'ya yönelin. (küçük yeşil kubbeli dikdörtgen, El Cedid olan mescid) Ağaçlı avlunun sağ alt tarafı Yahudi ağlama duvarı. Mescid-i Aksa El Cedid'in sol tarafında alt kotta El-Kadim olan Mescid var. Bunun sol yanında ve aşağısında da Emevi Halifesi Mervan tarafından yaptırılan Mervan mescidi (aynen bizim yerebatan sarayı gibi). Bu mescid 3,000 kişi, El-Kadim mescidi 500 kişi, El Cedid mescidi 2,000 kişi, avlu da yaklaşık 10,000 kişi cemaat kapasiteli.


Resim-6

Resim-6 Mescid-i Aksa en arkadan girişi gösteriyor. Fotoğraf Kıble yönünde çekilmiş. Sol aşağıya inen merdivenler El Aksa El Kadim'e gidiyor. Daha sol ve daha aşağıda Mervan mescidi var. Hepsi aynı Harem-i Şerif sahası içinde ve hepsi İslam inancına göre girmemesi gereken Yahudi güvenliği tarafından "güvenlik" adına kirletilmiş vaziyette.


Resim-7

Resim-7 de Ağlama duvarının detaylarını görüyorsunuz. Ağlayanlar, kafasını takır-takır vuranlar... İçiniz parçalanır. En nihayet onlar da inanan insanlar. Samimi inanç ister istemez insanı etkiliyor, Allah'ım hepsine İslam nasip etsin. Bu sahaya Yahudi olmayan alınmıyor. Zorla girenin de pişman olmaya zamanı kalmıyor. Şimdi bu duvara diklemesine delikler açmaya başlayın. Adına da arkeolojik kazı deyin. İlerleye ilerleye Mescid-i Aksa El Cedid'e ve sonra El Kadim'e, temellerine ve Mervan Mescidi'ne varacaksınız. Temelleri çürüyen El Aksa yıkılırsa ne mi olur? Müslümanların kutsal Kubbet-üs Sahra'sı var ya...Hem bir çok Müslüman burayı Mescid-i Aksa zannediyor!


Resim-8

Resim-8 de Hz. Süleyman Mabedi'nin maketini görüyorsunuz. Hatta eğer Mescid-i Aksa yıkılacak olursa yerine yeni inşa edilecek olan Mabed...Tabii ki Yahudi geleneğine göre.
Kıyametinin ve ahiretinin Kudüs'te olduğuna inanan, bir Kabe'si olmayan Yahudi topluluğunun gözü Mescid-i Aksa üzerinde... Yahudi'nin Hristiyan ile bir zoru yok.

Şimdi yavaş yavaş Kudüs dışına çıkacağız.


Resim-9

Resim-9 Mescid-i Aksa çatısından Tur dağına bakıyor. Tam karşınızda Rus Mimarisi ile Maria Magdelena kilisesi. Tüm Hrisitiyan dünyasının burada bir hatıraları, "birşeyleri" var, sanki burası teolojik anlamda bir fuar alanı. Tur dağının sağ taraftaki yamacı Armegeddon'u bekleyen Yahudi mezarlığı. Tepede merkezden sağa doğru gidin, minare benzeri yer Rabia Sultan Ana'mızın türbesi.


Resim-10

Resim-10 Hebron (El Halil) Halil-ur Rahman şehri, Hz. İbrahim Mescidi. Burası Kudüs'e yarım saat mesafede. Bu mescidin müslümanlara ayrılmış tarafında Hz. İbrahim, Hz. İsmail, Hz. İshak ile beraber 7 peygamber yatıyor. Ön tarafı ise Yahudilere ayrılmış kısmı ve burada Hz. Yusuf kabri var. Yahudi inancında bizim için Peygamerimiz A.S.V.'ın atası olan Hz. İbrahim, "insani hataları olan" bir peygamber ama Hz. Yusuf, güzelliğin ve doğruluğun sembolü. Dolayısıyla O'nun kabri onlara ayrılmış..


Resim-11: Hz. İbrahim mescidinin mihrabı


Resim-12

Resim-12 de ise Ölü Deniz'i (Dead Sea, El Bahr ul Meyyit, Lut Gölü) görüyorsunuz. Burası aslında bir tuz gölü. Daha doğrusu doymuş tuzlu su çözeltisi. Yani "saturated brine"... Gölde yüzemezsiniz ama bağdaş kurup oturabilirsiniz. El Garip denedi. Burası dünyanın en düşük hatta "esfeli safilin" noktası. Akdeniz'e sadece 200 km ama Akdeniz'in tam 440 m altında. Lut gölü diye bildiğimiz, Lut kavminin helak olduğu yer. Doğuda 40 km ötede Ürdün / Amman +400 rakım, Batıda 40 km ötede İsrail / Kudüs +400 rakım. Nasıl bir çukur hayal edin. Bu çukurun her iki tarafı da Filistin diye bilinen yer. Batı tarafı (Batı Şeria) İsrail işgali altında, doğu tarafı Ürdün'de. Sınırı aradan geçen Ürdün nehri (River Jordan) oluşturuyor.

Burası dünyanın en temiz ve konsantre ham tuz yatağı. Gölün doğu yakası'nda Ürdün'lülerin işlettiği tuz yatağı dünyaya ham tuz satıyor, fiyatı "1" birim. Batı yakasında İsrail tuz işletmesi, ham tuzu rafine ediyor, gıda, teknik ve farmasotik kalitelerde dünyaya tuz satıyor, fiyatı "100" birim.

Şimdi yine Kudüs sur içindeyiz. Hristiyan hatıralarına bakacağız.

Aslında gerek Haçlı seferlerinin buraya akması, zenginlik akıtması ve gerekse Hristiyan dünyasının tek ortak paydası olması dolayısıyla burada çok Hristiyan eseri var. Ben en önemlilerini seçtim.


Resim-13

Buraya Hristiyan aleminden çok "Pilgrim (Hacı)" geliyor. Önce Meryem Ana Kilisesi'nden (Tur Dağı eteği) başlıyorlar, Kudüs'e yarım saat kuzeydeki Betlehem Doğuş Kilisesi'nde (Church of Nativity) Hz. İsa'nın doğduğuna inandıkları mağarayı öpe-koklaya ziyaret ediyorlar. Resim-13 bu mağaranın fotoğrafı. Zeminden bayağı aşağıda, bizim de sevgilimiz, Meryem Ana'mız nasıl saklanmış, neler çekmiş.

Hristiyan hatıraları hep acılı, hep çilekeş. Yollar Haç taşıyan insanlarla dolu. Hele Christmas zamanı tam şenlik olurmuş. Hz. İsa'nın son günlerini, Yahudiler tarafından kovalamacasını ifade eden bir ziyaret "tavafı" var ki sormayın. Tamamı sur içi Kudüs'te olan 14 durak (station) dan oluşan bu ziyarette Hz. İsa'nın tökezlenip düştüğü yerde kendilerini aynen O'nun düştüğü gibi yere vuruyorlar, çarmıha gerildiğine inanılan 13.durakta el ve ayaklarını çivileyen bile var.


Resim-14

Resim-14: Bu 13.durak, bizim inancımıza göre Hz. İsa'ya benzeyen biri, Hristiyan inancına göre Yüce Sevgili'nin ta kendisi burada çarmıha gerilmiş.


Resim-15

Sonra Yahudi inancına göre kefenlenmiş, (Shroud of Turin), ve Resim-15te gördüğünüz 14. durak Kutsal Mezar'a (Holy Sepulchre) konmuş. Bir rivayete göre Hz. İsa zannedilen ve öldürülen zat Kudüs sur dışında gömülmüş ama büyük çoğunluk burada olduğuna inanıyor.


Resim-16

Son olarak, duraklardan birini koydum. Resim-16daki 2000 yıllık zeytin ağacının Hz. İsa'yı gölge vererek ağırladığına inanıyorlar. Doğru mu bilmiyorum ama ben bu kadar güzel zeytin ağacı görmemiştim.

Sonuç....
Karmakarışık duygular... Eziklik... Hatırıma Medine Üniversitesi'nde yıllar önce tanıdığım Suriye asıllı bir akademisyen Hoca'nın sözü geliyor:
Araplar Türkler'i terk etti ve esir oldu,
Türkler İslamiyet'i terketti ve rezil oldu...
-------------------------------------------------
Bu gözlemlerimi e-posta yoluyla paylaştığım arkadaşların soru ve ilgilerinden şaşkın vaziyetteyim. Benim heyecan duyarak gezip araştırdıklarım sizlerin heyecanı yanında sönük kaldı. Biraz daha gezelim o zaman:


Resim-17

Resim-17 yine sur içine bu sefer tam Mescid-i Aksa tarafından bakıyor. Yeşil kubbe El Aksa El Cedid, sağa doğru 5 irili-ufaklı pencereli yer El Aksa El Kadim, onun daha da sağı ve aşağısı üstü surlu kısım Mervan mescidi. Sola doğru ilerliyoruz, burası Hz. Süleyman mabedi yıkıntısı, Ağlama duvarı bunun bitiminde aşağıda. Arkeolojik kazılar da bu eksende ilerliyor.


Resim-18

Resim-18 Kıyamet kilisesinin girişi. Daha önce içerisinden resimler gönderdiğim 13 ve 14. duraklar burada.

Sorulara Cevaplar:
1-İntifada 2000 yılında başlamış. Anlam olarak "dik duruş", "işgale itiraz" gibi anlamlar içeriyor. Şu anda fiilen okunduğu anlam ise karışıklık, her yerde savaş soğukluğu ve tedirginlik, özellikle Filistin kesiminin ezilmesi. Kim ne derse desin, savaş "soğuk"....
2-Kudüs'ün Arapçası El-Kuds, İngilizcesi Jerusalem, İbranicesi Yeruşaloym.
3-1973'e kadar tüm Hacı'ların -ki o zamanlar karayolu ile gidilirdi- ziyaret edebildiği bir yerdi Kudüs. İntifada öncesinde de kısıtlı ziyarete açıktı, mesela Emantur'un 4 günlük paketi vardı. Şu anda güvenlik gerekçesi ile o dahi yok. Ancak ticari amaçla gidilip ziyaret edilebilir. Kudüs havaalanı yine güvenlik gerekçesi ile kapalı. Tel Aviv'e inilecek, 45 dakika mesafede Kudüs'e ancak taksi ile gidilecek. Yol üzerinde 2 tane güvenlik check-point'inden geçilecek. Türk vatandaşları için sorun yok. Yeter ki Ramallah, Gazze gibi PNA Filistin Ulusal Otoritesi (FKÖ yerine geçen Devlet statüsündeki otorite) kontrolü altındaki yerlere "izin belgesiz" gitmeye kalkmayın.
4-Samimiyetle inancını yerine getiren insanlara saygı duyulmaz da ne duyulur?
5-İsrail'in karşısında kim var Allah aşkına? Yarın öbürgün senaryolardan birini uygulayacak olursa kim ne diyecek?

Şimdi genel notlarımız:
İlk Arap-İsrail savaşı'nda (yanılmıyorsam 1948) İsrail Kudüs sur sınırlarına kadar gelmiş ama içeri girmemiş. 1976'da sur içine girmiş ve doğuda ölü denize, batıda Sina çölüne kadar yürümüş. Mısır Enver Sedat ile barıştan sonra Sina çölünden geri çekilmiş ama 1980'de Tel Aviv yerine Kudüs'ü başkent ilan etmiş.
Ben sadece bir gezgin olarak yazdım. Duyduklarımı araştırdım, soruşturdum ama ben ilim sahibi değilim, tarihçi değilim, bir kusurum olduysa ki muhakkak olmuştur, affola, bir rezervasyon bırakarak değerlendiriniz.

"Via Dolorosa" Hristiyan Hacı'ların "Kutlu Yolculuğu" aşağıdaki yaşaya-yaşaya geçilen 14 duraktan oluşuyor. Bunları genel kültür olarak yazıyorum:
1-Yahudilerin Hz. İsa'yı ölüme mahkum edişi,
2-Hz. İsa'nın Haç'ı alışı,
3-Hz. İsa'nın Haç'ın altında düşmesi,
4-Hz. İsa'nın Hz. Meryem'i bulması,
5-Simon'un Haç'ı alması,
6-Veronica'nın Hz. İsa'nın terini silmesi,
7-Hz. İsa'nın ikinci kez düşmesi,
8-Hz. İsa'nın Kudüs'lü kadınlarla karşılaşması,
9-Hz. İsa'nın üçüncü kez düşmesi,
10-Hz. İsa'nın elbiselerinin yırtılması,
11-Hz. İsa'nın el ve ayaklarından Haç'a çakılması,
12-Hz. İsa'nın Haç'ın üzerinde ölmesi (Haşa),
13-Hz. İsa'nın Haç'ın üzerinden alınması,
14-Hz. İsa'nın kutsal kabre konulması.

Mekke-i Mükerreme Harem-i Şerif'te (Kabe-i Muazzama) kılınan bir vakit namaz diğer yerlerde kılınan 100,000 vakte, Medine-i Münevvere Harem-i Şerif'te kılınan bir vakit namaz 1,000 vakte, Kudüs'te Mescid-i Aksa'da kılınan bir vakit namaz ise 500 vakte eşdeğer.

Mekke, Medine ve Kudüs'ten başka Şam'da Emevi Mescidi, İstanbul ve Bağdat'taki İslam eserleri ile aslında büyük bir mirasa sahibiz. Bu zenginliğe karşılık Yahudi'lerin sadece ağlama duvarı var.

Dikkat ederseniz, Medine-i Münevvere'nin ağırladığı Alemlere Rahmet Peygamberi (SAV) den dolayı çok özel bir yeri var. Ama Mescid-i Aksa hep Kabe-i Muazzama ile beraber anılıyor. Kabe'yi inşa eden Hz. Adem A.S., El Aksa'yı da inşa ediyor. Kabe'yi tekrar inşa eden Hz. İbrahim A.S., El Aksa'yı da tekrar inşa ediyor. Kıbleteyn'de önce El Aksa'ya dönük başlayan namaz, Kabe-i Muazzama'ya dönerek bitiriliyor.

Yahudi'nin Hristiyan ile hiç bir problemi yok. Daha doğrusu Hz. İsa geldiğinde olmuş. Artık yeni ışık İslamiyet.

Bildiğim ne varsa yazdım, artık atacak barutum kalmadı.....

Hepinize saygılar.
Celalettin Gökçek
-------------------------------------------------

KUDÜS-Ü MAZLUME YAZISI ÜZERİNE

Kudüs-ü Mazlume yazısı üzerine aldığım düzeltme, tenkid ve tamamlayıcı notları bu yazıyı alan herkesle paylaşmak istedim.

Benim maksadım, kendi bilgisizliğim ve ve şu ana kadar olan ilgisizliğimden kaynaklanan rahatsızlığı ve doğru bilgilendirme üzerine kurulmuş notlara ihtiyacı vurgulamaya çırpınmak idi. Biz kendi kıymetlimiz, Kabe-i Muazzama ile anılan ilk kıblemiz Mescid-i Aksa hakkında bilgili ve ilgili değiliz, Yahudi ise dünyasını, kıyametini ve ahiretini bu eksene oturtmuş, harıl harıl kendi mabedini hazırlıyor, hem de bu manevi mirası yıkma pahasına. Bu çelişkiyi anlatabildi ise ne mutlu El Fakir'e...

Ben sadece bir gezgin olarak yazdım. Duyduklarımı araştırdım, soruşturdum ama ben ilim sahibi değilim, tarihçi değilim, bir kusurum olduysa ki muhakkak olmuştur, affola, bir rezervasyon bırakarak değerlendiriniz. Düzeltmeleri de seve seve yapacağım:

Bir Ağabey'imizden çok enteresan bir tamamlayıcı not dinledim. MÖ 597 yılında (Hz. Süleyman'dan yaklaşık 500 yıl sonra) Asur Kralı Nabukadnezar II, Kudüs'te kurulu Yahuda Krallığına (o zamanki teokratik Yahudi devleti) girerek Kral Yehoyakin ve krallığın tüm erkeklerini esir almış. Kudüs'ü ve Hz. Süleyman mescidini yerlebir edercesine yıkmış, ve esirlerini Babil'e sürgüne götürmüş. Ta ki Pers Kralı II.Kuraş 48 ila 70 yıl süren bu esareti bitirene kadar. Bakın bu hadisenin bugüne yansımaları neler:
Erkekleri esir edilmiş Yahudi toplumunun kadınları, nesillerini ve hayatiyetlerini sürdürebilmek için başka toplumların erkekleri ile evlenmelere başlamış. O zamana kadar "kan bağı"na çok önem veren ve ataerkil olan Yahudi toplumu, Babil sürgününden sonra anaerkil olmuş.
Babil sürgünü olarak anılan bu sürgün, bugün "Diaspora" (=dağılma Yunanca, sürgün) diye anılan gurbetin başlangıcı olmuş. Bir kısım Yahudi'ler, bunun Tanrı'nın bir lütfu olduğunu ve dünyaya yayılmaları gerektiğini düşünmüş ki bunlar bugünkü İsrail Devleti'ni tanımayanlar, diğerleri ise İsrail dışında kendilerinin inançları gereği yaşayamayacaklarını inancı ile ilk fırsatta geri dönmüş. Bu geri dönme süreci biliyorsunuz hala devam ediyor ve tartışılıyor.
Ağlama duvarında yapılan ibadet, ağlama ve kafasını duvarlara vurma, bir yanda bir günah çıkarma ama öteki yanda da mabedlerinin yıkılma zilleti için ağlama, bir daha olmaması için söz verme anlamına geliyor. Ağlama duvarı da zaten Hz. Süleyman mescidinden kalan tek hatıra.
Yahudiler tarafından Pers Kralı II.Kuraş (Krysos) Tanrı'nın atadığı kutlu kişi olarak görülüyor. Bunun için Humeyni rejimine kadar İsrail - İran ilişkileri hep özel bir ilişki olmuş diyen bile var. Hatta Irak - İran savaşında İsrail'in gizli gizli İran'a yardım ettiğini bile söyleyen var...(savaş Humeyni'den sonra olmasına rağmen)

Kudüs'ün 1187 yılında fethi ile ilgili olarak Selahaddin-i Eyyubi Hz.'ni Selçuklu Sultanı diye yazmıştım ama devrin Selçuklu Sultanı değilmiş. Kudüs'ü fethettiği, Kürt asıllı asilzade olduğu, Baba'sının Selçuklu Sultanı İmadeddin Zengi'ye yakın olduğu, kendisinin ilim sahibi olduğu hepsi doğru ama kendisi Selçuklu'lara hizmet eden bir komutan ve Suriye - Mısır ekseninde hüküm sürecek Eyyubi Devleti'nin kurucusu imiş. Devir Selçuklu'nun zayıfladığı ve Anadolu başta olmak üzere bölgede bir çok küçük Atabey'liğin hüküm sürdüğü, Haçlı Seferlerinin neredeyse bir yaşam tarzı haline geldiği, buna bölgedeki Müslüman Atabey'likler birarada karşı gelmeye çalıştıkları devir... Selahaddin-i Eyyubi Hz.nin Kudüs'ü fethetmesi ile III. ve en büyük Haçlı Seferi, "The Crusaders" Richard the lion hearted, Aslan yürekli Rişar komutasında başlamış ve Richard yenilerek "Richard the empty handed" olarak İngiltere'ye geri dönmüş. Bu düzeltmeyi hepimizin muhakkak tanıması gerektiğine inandığım Selahaddin-i Eyyubi Hz.'nin hatırasına hürmeten yazdım.

Bir önemli tenkidi Hz. İbrahim A.S. üzerine aldım, muhakkak detayını herkesin bilmesi gerektiğine inanıyorum. Yazıda şöyle geçmişti: Yahudi inancında bizim için Peygamerimiz A.S.V.'ın atası olan Hz. İbrahim, "insani hataları olan" bir peygamber ama Hz. Yusuf, güzelliğin ve doğruluğun sembolü. Dolayısıyla O'nun kabri onlara ayrılmış..Tenkid şunu diyor, Yahudi inancında Hz. İbrahim A.S. için ne isterse söylesin, O bizim için Peygamberlerin atası (Hz. Musa A.S., Hz. İsa A.S., Hz. Muhammed S.A.V.) ve ayrıca İslam inancına göre hiç bir Peygambere kusur atfedilemez. Yahudi inancını anlatırken dahi "haşa" demek lazım...

Kubbet-üs Sahra (Dome of the Rock) ilk defa Hacer-i Muallak üzerine basit bir çatı ve 4 girişten oluşan bir yapı ile Emevi Halifesi Mervan tarafından inşa edilmiş. Bugünkü altın kubbesini yaptıran daha önce yazdığım gibi Selahaddin-i Eyyubi Hz.

Hristiyan'ların Hz. Meryem'in Betlehem Doğuş Kilisesi'nde (Church of Nativity) Hz. İsa'yı doğurduğuna inandıkları mağara resmini göndermiştim. Bu Hristiyan inancı imiş, bizim inancımıza göre Hz. Meryem kendisini gizleyen (setreyleyen) bir ağacın altında doğum yapmış.

Hristiyanların kutsal yolculuğu Via Dolorosa'yı merak ve sorular üzerine safha safha yazmıştım. Bir tenkid de bunun üzerine aldım, bizim inancımıza göre diğer inançların detaylarını anlatmak uygun değilmiş.

Evangelist yaklaşımların günümüzde fiilen hüküm sürdüğüne inanarak (Hristiyan Dünyası ile Yahudi Dünyası'nı İslam Dünyası'na karşı ortak hedeflerde birleştirme politikası) Yahudi'nin Hristiyan ile hiç bir problemi yok demiştim. Artık yeni ışık İslamiyet olduğu için bütün kavga Mescid-i Aksa üzerinde yapılması planlanan yeni Mabed'de... Sanki Evangelizme itiraz eder gibi Mel Gibson tuttu "The Passion (of Christ) Tutku" filmini yaptı, film Hristiyan inancına göre Hz. İsa'nın son 12 saatini (haşa) anlatıyormuş ve perdeden oluk gibi kan damlıyormuş... Enteresan değil mi?

Bir tamamlayıcı not Sultan Abdülhamid Han dönemi üzerine... Osmanlı Devleti borç içinde ve Sultan kendisine ve ailesine ait mücevheratı Paris ve Londra müzayedelerinde satışa çıkarmış. Şahsi servetinin tamamını satsa bile Devlete ait borçların sadece bir kısmı ödenebilecek. Bu dönemde Theodor Hertz riyasetinde Yahudi Cemaat heyeti kendisini ziyaret ederek Sultan'dan kendilerine Filistin'de bir köy kadar toprak satmasını, bunun karşılığında Osmanlı Devleti'nin tüm borçlarını ödemeyi önermiş. Sultan'ın cevabını tahmin edersiniz: Değil bir köy kadar, bir avuç içi kadar satmam....
Ölü Deniz'i (Dead Sea, El Bahr ul Meyyit, Lut Gölü) anlatmış ve bir de resmini göndermiştim. Birisi, sıhhat derecesini bilmemekle beraber duyduğu bir Hadis-i Şerif'i nakletti. Sapık Lut kavmi üzerindeki laneti kastederek "Sizden birisinin yolu Lut Gölü'ne düşerse, başını çevirip bakmasın" mealinde imiş. Hadis araştırmacısı arkadaşlarımız kontrol edip beni de bilgilendirirlerse makbule geçer.

Yine bir başka Hadis-i Şerif 'te mealen "3 Mescid'de (Kabe-i Muazzama, Medine-i Münevvere ve Mescid-i Aksa) namaz kılan (en azından niyet eden) kişiye Cennet vacib olur" diyormuş. Hadis araştırmacısı arkadaşlarımız bunu da kontrol ederler mi...

Bir kardeşimiz, "Kudüs-ü Mazlume" ibaresini sormuş, aslında Kudus-u Mahzune diyecektim. Zira 1453'ten beri "işgal" altında olduğunu iddia eden Fener Rum Patrikhanesi bile dik dururken, Mescid-i Aksa'da 4 saf cemaat ya var ya yok.... Bundan büyük hüzün, büyük zulüm olur mu? Sırf bunu görmemek için ziyarete açıkken dahi "içim kaldırmaz" diye Kudüs'e gitmeyenleri tanıyorum. İslam dünyasının yerlerde sürünen durumuna karşılık Hac zamanlarında Kabe-i Muazzama'da cemaat milyonları geçiyor, Kudüs'te 4 saf ne demek? Yüce Rabbim bana kısmet etti, Kabe-i Muazzama'da azametini, Ravza-ı Şerif'te muhabbet-i Şerif'i, Vatikan'da süslü debdebeyi gördüm, Mescid-i Aksa'da ise sadece hüzün var. Osmanlı'dan beri yüzü gülmemiş, onun için "mahzune". Ama Harem sahası içinde silahlı Yahudi askeri görünce durumuna ancak "mazlume" diyebiliyorsunuz. Hele içinize önümüzdeki yıllar daha da zulum getirecek korkusu girdi ise...

Tel Aviv havaalanında özel bir arama cihazı var, normal arama cihazlarından farklı ve onlara ilave. Ucuna eldivenli eller hijyenik bir kumaş takıyor, dedektör gibi mesela kitabınız yaprakları üzerinde gezdiriyor. Sonra o uç ve kumaş 1 m3 hacminde koca bir cihazın deliğinden içeri giriyor, cihazdan kasa fişi gibi bir çıktı çıkıyor. Polis çıktıya bakıp "geçin" diyor. "Durun" deyince ne olur çok şükür bilmiyorum. Bu cihazı çok merak etmiştim, AIDS mi tarıyor, şarbon mu diye... Öğrendim ki patlayıcı taraması imiş. Kitapta ne işi var dedim. Efendim son 24 saat içinde silahlı birileri ile beraber oldu iseniz, veya siz silah taşıdı da bir yerlerde bıraktı iseniz, özellikle barutun kokusu kitaplara sinermiş, onu izlemek için bu cihazı kullanıyorlarmış. Anlayın yani, Yahudi istihbaratı nelerle uğraşıyor?



Celaleddin GÖKÇEK

2/22/2004
Osman Eroğlu
http://www.bura.org.tr/haberler/haberoku.asp?hid=24

Hiç yorum yok: